Pazartesi, Kasım 28

Dedemin insanLarı..

Uzun zamandır, hic bu kadar agladıgımı hatırlamadıgım bir film izledim Pazar günü..
Filmden cok, aklımda kalbimde, zihnime ne varsa; hepsini torladım topladım agladım 1 film seans'ı boyunca; 1 kutu selpak mendil, 1 büyük boy cookie ve üstüne hayvan kadar büyüklükte cikolata soslu cilek yedim!
Bir yandan agladım, bir yerden yedim!
Sonra evde, niye o kadar yedin deli kız diye bir daha agladım! : )
Film'i ilk babam 2 hafta once gittigimiz bir seansta görmüştü; usta eleştirmen edası ile;
-Cücügüm, Cagan Irmak'ın yeni filmi gelmişse ona gidelim, adam kesin yine döktürmüştür dediginde 25 Kasım'da gelecek baba, geldiginde gideriz diye aklıma not ettim.
Dün niyahet gitme fırsatını bulduk.
Lakin, benim ne tuhaf bir annem var böyle ya; 2mizde niyetliydik dün; seans'ta 5'teydi girmeden önce atıştırmalık birseyler alalım dıye, doldurduk cantayı girdik filme buraya kadar normal..
Ne zaman ki, ışıklar kapandı etrafta göz gözü görmez oldu benim tonton valide başladı;


-Hülya, Derya'yı bir arasana tülleri atmayı unutmasın..
*Anne, etraf karanlık nerden bulayım şimdi telefonu?!
-Ara sen ara, cıkar simdi o..
* ?!!
5 dk sonra;

-Hülya, benim canım badem ici cekti 2 dk Malatya pazarından gidip alsana..
*Anne, 5 dk önce ordaydık niye istemedin ki?
-ee o zaman cekmiyordu ki şimdi cekti..
*peki annecim, ara gelsin alırım.
-Şimdi olsa?

-Hülya;
*efendim annecim?!! ^+%%%%^##
-Bu ayakkabı ayagımı sıktı sana verdigim büyük siyah canta nerde? ordan ayakkabımı versene.
*annecim, etraf karanlık; montum, benim cantam, senin cantan, babamın ceketi hepsi üzerimde zaten nasıl bulayım ben şimdi onu?
-Hadi bebegim benim, hadi annesini gülü.. bul bakem bi..
** Hanfendi, filmi izleyemiyorum sessiz olur musunuz?
*agzını yüzünü kırarım bak şimdi, keyiften yapmıyoruz ki tamam, biliyoruz ses yaptıgımız ama ne yapalım, -cocuk- amann annem durmuyor iste!
-hey kadın, ayagımız acıdı şurda ya.
*tamam, annecim filmi izle, hadi anne!

Resmen, filmin ilk yarısını yanımızda oturan 50 yaşında, aşırı solcu oldugu sacının cekilen fönünden belli teyze ile kavga ederek gecirdik.
Hayır, eger ben anneme cektiysem;
- 'hadi be, nerem şımarık benim..' dedigim herkezden cok cok özür diliyorum.. Ciddiyim..
Ay, ne zormuşuz be ana-kız biz!
Neyse, efenim gelelim filme..
Uzun zamandır hic bu kadar keyifle izledigim bir Ege filmi olmamıştı ilki icin bknz; İlk Aşk
Cetin Tekindor, resmen efsane hale gelmiş, o Av mevsimi'nindeki performansı resmen hikaye herif yardırmış.Parmaklarımı ısırdım, Rabbim sana da Şener Şen'e de cok uzun ömür versin inşallah..Bu filmden sonra, Cetin Tekindor artık benim icin ayrı bir klasmandır, orda degerlendirir..Keza, ben şu sıralar Ali Sunal'la evlenen ablanın adı neydi, onu da cok begendim karakter öyle tatlı oturmuş ki üstene..
Ve, cok tuhaftır..
Cıraklardan şivesi bozuk olan, minnicik elli velete bayıldım! Allah'ım adını sanını bilen var mı onun? Gidip böyle sıkılası yanaklarını sıkmak istedim film boyunca.. -artık ciddi anlamda evlatlık edinmeyi düşünmeyi başlayabilirim sanırım- o raddeye sonunda geldim zira! : )
Hikaye hakkında, bir ilk yapıp hic bir piclik yapmadan izlemek isteyenlere süpriz olsun diye sesimi cıkartmıyorum -bilin ki, zor duruyorum.-
1, 2 yer var..
1, 2 cümle..
Beyincigime takıldı sadece..
Film de gecen bir konuşma;
-Neden?!!
*Annem, 5 soru öbeginden belki de, en bilinmez olanı sormuştu ki? Kim, Nerde gibi soruların kesin elle tutulur bir yanıtı olabilir ama 'Neden?' sorusu öyle bagımsız ki..


Düşündüm de, dogru..
İnsanlar önce, en zor olanı soruyorlar..
Neden?!
Ve yıllarını, hic bulamayacakları bu cevap ugruna harclıyorlar..
Neden?!
Bir sürü cevabı olabilir bu sorunun..
Kime sorsan, o kadar cevabın olur ayrıca..
Neden bitti?
Neden gitti ki?
Neden olmadı?
Neden sevmedi?
Neden istemedi?
Neden daha cogu olmadı?
Neden, hak etmedim?
Neden, o oldu da ben olmadım?
Bir sürü Neden'li soruları var insanların..
Hic birine bir cevap veremem belki ama şunu biliyorum, bir şeyi sanırım ki biliyorum; mutlaka bir nedeni vardır, sadece dogrusunu secmeniz gerekiyor icinden..

Ee, tabi birde filmin adını alan; dedenin insanları var..
Herkezin insanları oldugu gibi..
Tahsin abinin insanları var..
Pakizesu teyzenin insanları var..
Hepimizin, icinde gizleyip sakladıgı, icinde pamuklara sardıgı, kimselere göstermedigi insanları ve onların hayat hikayeleri var..

Umutlar var..
Bir bir şişelere koyup, denizlere saldıgımız umutlar..
Birgün döner diye, bir cevap gelir diye bekledigimiz umutlar..

Ve sonlar,
Mutlu biten sonlar..
Hep, virgüle biten sonlar..
Hic bitmeyecek sonlar..
Mutsuz biten sonlar..
Ve biliyor musunuz, her son aglatır insanı..
Mutlu bitse bile aglarsanız, mutsuz bile aglarsınız..
Lakin, hic bitmeyen sonlar icin gözleriniz de hep, hazırda bir yaş biriktir orda yıllarca bekler..

a, evet ya..
Sabırlar..
Zülme sabır etmek, evlata sabır etmek..
Allah Taala’ nın belirttiği gibi:
“Sadece sabredenlere , mükafatları hesapsız ödenecektir.”(Zümer-10)
Sabır etmek, belki de; en zor sanır 'sabır' edileni olmalı aşka, sabretmek aşıga sabretmek gitmesin, bitmesin diye sabır etmek..
Rabbim, yardımcımız olsun..

Son olarak,
sabırla, neden diye sormadan; 'beklemek'
Ben en cok bekleyi seviyorum..
Uzun uzun bir camın önünde oturup, beklemek..
Sadece beklemek, seni üzmez beklemek..
Bir ömür beklemek..
Yıllarca beklemek..

dip-saygılı- ses- : Filmi mutlaka görün derim..

hLy'..

Çarşamba, Kasım 23

past continuous tense..

Hafta sonu, kapıyı kapattıp butun gun cıkmadım odamdan.. Oh, ne ıyı ettım! :D
Elimde tv kumandası koca bir tabak mandalina, cekirdek, cikolata 3lüsü ile tv cocugu oldum.. Flash Tv'nin izlenme rekoları kıran; 'ne cıkarsa bahtıma' 'gercegin pesinde' 'sinirli annem' Ahu Tuba'nın 'Yangın' filmi.. Türkan Soraylı, Ediz Hun'lu Tarık Akan'lı ve Hülya Kocyigit'li ne kadar film bulduysam izledim..
Arada, 'Bugun ne giysem'i de kacırmadım..
Kesin, evlensem ben işi gücü bırakır tv basında otura otura bebek sallayan bir tip olurum..
Türk filmlerinde ki bütün ortak senoryoları gozden gecırdım..
Capkın ve umarsız erkek Tarık Akan..
Düzgün, namuslu, güzel kız Türkan Soray..
Türkan Soray'a hasta kotu adam..


Bir suru kıtap karıstırdım, neler okuduguma baktım; duzenledım.. hemide yıllardır ısteyıp yapamadıgım seklıyle; alfabetık sıraya gore, sonra ebatları kotu gorundu gozume bozdum..
Eski gunluklerı karıstırdım, lıse yıllıgına baktım, lıse defterlerıme, notlarıma fılan bakındım oylece..
Lıse kıyafetlerım, 8 seneye ınat orda duruyorlar! Resmen atmamısım artı parantez; etek hala oluyor :)
Ayakkabılarımı duzeltım, temızledım kutularına guzel guzel yerlestım..
Bıraz Pakizesu'yu sevdım; birlikte 'cik'leyip form tuttuk..
Pazartesı maıl yagmuru olmasın dıye, gelen 300 tane maılı okumaya kalktım, sıkıldım bıraktım..
Eski olan ne varsa, yıgdım önüme;
Universite'den kalan yüzügüm, sweatım, kalın kalın ders cıktılarım, liseden kalma kravatım, defterlerim, Londra'da ki evimde yeni tasındıgımda hediye edilen; minik helkelciklerim -kedili olanın kedisinin kulagı kopmus onu duzeltım- tek tek temizledim hepsini yerine koydum.
Tugce'nin bende unuttugu kupeler..
Kızlarla, ilk gittigim sene yazdıgımız mailler..
Su'larla, gittigimiz Paris, İskocya seyehatın maillerde dönen check-in geyikleri..
Hocanın; wikipedi'den arakladıgım ödevin; 300 kelimelik maili; herif üşünmemiş kopyalamış yazıyı zamanında birde it; evime posta ile de yollamıştı.
Liseden kalan; kalem kutu-larım-, kalemlerim, 3 senede bitemeyen 7 ortalı; matematik, fizik, kimya defterim..
Takılarım, küpelerim,eskilerden kalan yüzük..

Amma cok şey yazarmışım lisede, ortaokulda..
Hele günlüklerimi okurken bir tuhaf oldu icim, böyle acıdı; sızladı..
Bilmem, şimdi deseler tarif et Hülya ne hissettin diye; inanın edemem..
Ben yaşadım mı, o güzel günleri?
Bitti mi yani, yok mu artık?
Nasıl birsey bu zaman dedıklerı boyle, 100 günü zor sayan insan nasıl tüketmiş 8 seneyi bir kalemde?
Anlamadım, kafama yatmadı, kalbim kaldırmadı hic birini..
Yine bir ürperti aldı icimi..
Korktum..
Gecmişe neden bu kadar baglıyım bilmiyorum..
Ama deseler bana, gelecek hic gelmeyecek; sen hep aynı gecmısı yasacaksın; sanıyorum kı 'evet ya, olur' derim..
Ciddi ciddi derim bunu..
Cıkamadım ben işin icinden, beceremedim yani..
Topladım bütün gecmişimin kutularını, özenle yerleştirdim anılarımı derdi toplu koydum yerine..

Sanırım, olmaları gereken yerdeler şimdi..
Kutularında, saygı ile yerleştirdigim özenli yerlerinde..
Ara ara, bakıp sevmek icin hep orda olacaklarını bilmek bile güzel..
Sevgiler,
hLy'..

Pazartesi, Kasım 21

kafama takıLan '?' öbekLerim..

Makarna, cikolat, abur cubur neden şişmanlatır? Halbuki bir tek onları yemeyi seviyorum..
Saclarımda ne ara bu kadar beyaz oLdu da, 65 yaşında gibi görünüyorum?
65 koca gün nasıl gecer?!!
Neden havalar, sogdugunda önce en kücük ayak parmaklarım ve burnumun ucu üşüyor?
Bir insan, 2 ayda nasıl sadece 5 kilo verebilir?
Neden gecmiş, gelecekten daha cok sevilir?
Neden, 18 yaşımda gözümü kırpmadan yapabildigim seyleri 25 yaşında; yapamaz bir insan evladı? Kalbi mi kaldırmaz, üşengec mi olur?
İnsan sadece 1 kere mi aşık olur? Başka oLmaz mı?
Neden devlet Cin, BD, Pakistan gibi ülkelere; %1,48 ile %1,52 arasında değişen ithalat vergisini koyar? Kafaları mı güzel bu adamların?! İc piyasa da BD'li olup aylık 20$ calısan bir nufus mu varda biz gormedık?
Neden bu ara, 'kalbim acıyor' diye üzülüyorum ben?!
Geceleri uykuya dalmakta ciddi güclük yaşıyorum, sebebi nedir?!
Gündüzleri de uyanmakta ciddi güclük yaşıyorum - ama bunun sebebini biliyorum, kafiye olsun istedim sadece-
Uzun zamandır, hic keyifle izledigim bir film olmadı önerisi olan var mı?
Kitap icinde gecerli bunlar..
Dün aksam, 'haybeden gercek üsttü askı izledim' yeniden, Yılmaz Erdogan; tuhafsın tuhaf!
65 gün gecer mi?!
Anılarım arka pencerem de, bende onlarla takılcam diye Cumartesi, Pazar gunumu; arka pencere de cam acık sekilde gecirdim; -hayır camı kapatsam sanki gelmeyecekti anılarım- cok pis burnum akıyor suan! Üşüttüm yine iyi mi ya?!
Mont görmek istemiyorum, zira cidden tiksiniyorum..
O kadar sıkıcı bir hayatım olmuş ki; öglen saat 12:30'da kantinde calışan cocuk; ton balıklı salatayla ben aramadan gelmış bugün yanıma; nerden bildin diye sordum bunu istedigimi;
-Ee, hep aynı seyi yiyorsunuz Hulya hanım' dedi.
O zaman anladım, evet cok sıkıcı olmusum ben artık..
Engin Altan Düzyatan'ın cep telefonunun bilen var mı? Ciddiyim, gelecegimle ilgili onunla konuşmak istiyorum; yok o kızla niyeti evlenmekse bende ona göre hayatıma sekil verip; Kıvanç Tatlıtug veya İbrahrim Celikol ile ilişkimi gözden gecirecegim ah keşke Vince Vaugh olsaydı be!!
65 gün dedim dimi?
Yılbaşı icin, şimdiden plan yapan zihniyet var mıdır acaba ya, zira ben daha yarın ne halt yiyecegim konusunda bile hic bir fikir sahibi degilim..
Bebegi olan arkadaşlarım var, gidip böyle bebegi dürtmek istiyorum 'gercek misin lan?' diye..
Evlenmek diyince, diken diken tüylerime ek olarak; aynı evde bir yabancıyla yaşama etkisi de eklendi şu sıralar; ayaga kalkmayan tüyüm kalmadı acıkcası..
Falımdan başka hiç bir sakız da, sakız cignedigimi hissetmiyorum, falım sakızı da şişirip patlatmadan rahat edemiyorum; ofiste bulunanlarda buna alısmak için hiç bir caba gostermiyor, bu da böyle sacma salak bir, döngü oldu şu sıra hayatımda..
P.S. : sakızların hepsını yutuyorum sonra!
Canım, acayıp dondurma cekıyor ara ara.. Böyle cilekli, limonlu, cikolatalı üstüne de cikolat sosu ve fındık! Lütfen, biri yardımcı olabilir mi?!
Hayatımı programlama teknigim ünv.'den sonra edep bir revize olmuş; ünv.'de yıllarında; essay tarihden şu kadar gün sonra, sınavdan sonra şu kadar gün gecti, TR'ye son geldigimden önceydi diye başlayan takvimleme teknigim; son zamanlarda; FRT toplantısından 1 sonrakı hafta; phase1 yüklemelerinden önceki son hafta, SS12 phase1 lauch'undan önce, gelecek 65 gün sonra şeklinde olmuş haberim yok bugun anneme; anlatırken yakaladım kendimi annemin bakısı da oscarlıktı yemınle..
Evde yemek yapma yetisi kazanmak ıcın son 2-3 aydır ciddi bir calışma yürütüyorum; son olarak ici pişmemiş karnıyarık -kıymasını unuttugum kısmını hic yazmıyorum- kabar-a-mayan kek, şerbeti -coktan az- kacmıs revani, henüz pişmesi mümkün görünmeyen pırasa yemegi listenin başında ama azmimi bir görseniz, Ugur usta'dan sıkı calışıyorum! Birgün benden de bir Emine Bedel olur mu söyle ey sevgili..
Onun dısında, filden beter hafızam varmış, unuttum..
Gecen hafta elinde 7 tane ürünle gelen calışanım karşımda durup; Hülya hanım; bunları biz ne yapmıştık dediginde hic istif bozmadan;
-21627'yı iptal ettik rengini 22345'e kaydırık o modele ayrıca, 27658'nın petrol green rengini ekledik, 27568 modelin yaka detayları 21627'ın detaylıları ile aynı şeklinde cevap verince; kendim dahil olmak üzere, kızla birlikte dumur denizlerinde derya olduk! way anasını sayın seyirciler!! : )
Son olarak; Pazartesi'yi sevmiyorum ciddiyim, dün evde malakcan gibi yattım, tam olarak şöyle oldu; uyudum uyandım namazı kıldım; tekrar uyudum uyandım; uyanmaktan vazgecıp tekrar uyudum.. uyudum; uyandım su ictim tekrar uyudum, uyudum, uyur halde yemek yiyip namazı kıldım tekrar uyudum.. süperdi be, resmen kendimi 1001 masallarında gıbı hissettim. :)
Neyse efenim..
Benim gidip, montlarla icli dışlı olman gerekiyor şimdi, ya alıp eve mi götürsem zaten gözümün gitmiyorlar ama..

Sevgiler,
hLy'..

Pazartesi, Kasım 14

?!

Öyle anlar vardır ki; gözünün önünde durur hep..
Bir bakış, bir gülüş bi an işte..
Anlıyor musunuz?
Hepinizin vardır..
Eski mektupları karışmak gibi mesela..
Yazılanları tekrar tekrar, hatta tekrar okumak gibi..
Gelecegi o günden, görmek gibi..
Dünya üzerinde ki en degerli varlıgınızın nasıl olurda bugun sızınle olmadıgını, gorup hayretler icinde kaldıgınız o ınce an..
O an..
yada;
O anlar..
Mutlaka vardır..
Bedeniniz, şu anı yaşasa bile; ruhunuzun takılı kaldıgı bır an mutlaka vardır..
Hep onu yaşar..
Flashback gibi..
Sürekli kalbinizin bir yerindedir durur ve hep mutlu oldugunuz bir andır bu..
Siz üzüldügünüzde; hemencecik yanınızda biter size yoldaş olur..
Ve hep merak edersiniz;
Ben böyle hissediyorum, peki ya o?!..

Salı, Kasım 8

..
Sonbahar olmalı ilk şart..
Hafif hafif üşümelisin..
Ellerin üşümeli, burnunun ucu kızarmalı soguktan, kulakların donmalı..
Esmeli bogazın ruzgarı, özene özene cektirdigin fönü dagıtmalı saclarından..
Bir bardak, sıcak cay olmalı.. -sevmem ama olmalı-
Yanında cekirdek..
Kız kulesine bakan bir bankta..
Karşımda kız kulesi..
Bakmalısın öylece..
Neye baktıgını bilmeden..
Aşık olmasın, 'o an yaşadıgına..'
Kız kulesi mutlaka olmalı hikayende..
Ah birde, yeni türkü olsa yanımızda -gizli şarkımdır o benim- 'olmasa mektubun deseyazdıkların olmasa..-
Mırıldansan öylece..
Aşk olsa..
Sen olsan..
Hayal kursak ya yine..
Sadece hayal kursan ya; ben dinlesem sen anlatsan..
Aşk olsa..
Yok, yok sadece ben olsam.. sen olsan..
Aşk zaten olurdu ya..
Sen ol önce..
Sevgiler,
hLy'..

Çarşamba, Kasım 2

Just be a women.. : )

Bu ara, nedendir bilmiyorum.. -aslında biliyorum- acayip yogunum, baya yogun!
Kafamın ici yogun; sürekli 5000 tane tilkiyle yaşamak zorunda hissediyorum kendimi..
Ha babam strateji geliştir, suna soyle yap, sundan soyle sunu al.. derken..
Beynim, kücük dünyama sıgmıyor gibi bu hafta..
Biliyorum, farkta ediyorum resmen kendimi hırpalıyorum..
Bilerek gozume soka soka yapıyorum..
Bi dk, bos olmasın da ne olursa olsun hesabı yapıyorum..
Dün gece yorgunluktan uyuyamadım resmen..
Böyle acıtasım var canımı, cok yakasım var hemde..
Başkalarına bırakmıyorum yani, icleri rahat edebilir..
Saat 9:24 ve ben hala cakılı gıbı burda oturuyorum, annemin 100 kere arayıp taciz edip; yeter artık eve gel demesi' bile cıx fayda etmedi.
İşin tuhaf tarafı ne biliyor musunuz, böyle iyi..
Baya baya iyi, hani derler ya; bu sana mustahak.. cidden öyle galiba..
Şuan icinde oldugum dunyadan, baska bır dunyam olur muydu, olsa nasıl olurdu dıye ara ara dusunuyorum :)
Tuhaf gelıyor..
Yasıtlarımın bebeklerı var resmen ya.. Kocaları bu durumda zaten olmus oluyor : ) Cok kücük kücük anlar geliyor oyle seylerın hayalını kurdugumda..
Mınık bebekler..
Kosturan ben..
Bana gulen bir es..
Sonra bir suru soru; lan aynı zamanda calısıcan mı sen?!
Utanarak, lafımı gerı gerı cekerek soyluyorum..
Bundan 10 sene once; tabıkı calısacagım ya ayıpsın dıye dırettıgım seyı sımdı Bılmıyorum..
O zaman ne b.k yemege oyle dıyordum onu da bılmıyorum..
He, ıste bu kurdugum kucuk kucuk anlardan sonra, sorular tam gırıyor kı beynıme; o zaman gerıye don; zıtlıgım tutsun, ınadım bınsın ısın ıcıne, onune gecemedıgım bır turlu kontrol edemedıgım hırsım da sofraya oturuyor elı belınde..
Evet, calıscamm n' var yanı?? demeye baslıyor..
Bunu yapan, kadınlara ayrıca hastayım bak cıddıyım soyluyorum..
Var 2,3 tane..
Allah'ım nasıl ozenıyorum ya..
Ip gıbı kadınlar, 1 oglan cocugu sahıbı, 1 oglan 1 kız cocugu sahıp, 2 kız sahıbı..
way be dıyorum..
Cıdden helal olsun..
Hem anneler, hem eşler hemde yemınle karsına gecınce; otturler adamı otturur!
Ben kıvırabılır mıydım acaba dıye dusunuyorum bazen..
Dusunsene, evde sana dunyada kı herseyden cok ıhtıyacı olan bır mınık kalp, sana muhtac beklerken sen nasıl olucakta, savas meydanın da aklından sadece 'yonetmek' olan ınsanlarla savaşabilirsin?!
Nasıl yaparsın bunu?
Bunu yapan butun kadınlara hastayım, ellerınden oper; hurmet ederım banada danısman olurlar mı dıye sorarım ama ben, evdekılere de hastayım..
Sadece anne olanlara..
O super kadınlara..
Inanılmaz guzel yemek yapanlara..
Hastayım kardesım..
Bence, kadınlar baska bır dunya..
Bence, her kadın bır dunya..
Icınde; kocaman denızler, engebeler, duzlukler barındıran ara sıra, seller gıbı yagan ara sıra coller gıbı kurak bı dunya..
Bence, anne olan butun kadınlar sanatcı gelecek bır nesılı sekıllendırıp; yon veren onumuzdekı 50 seneyı planlayan gızlı kahramanlar onlar..
Sık sık donuyor kafamda bunun sorusu;
E, be Hulya; sen evinde oturup gizli kahramanlar mı yetıstırmek ıstıyorsun yoksa savas meydanında cenk etmek mı?
Bu soruya, hangı kadın ne cevap verırse versın; benım gozumde supergırl'dır, Hıtmen'dır, Batman'dir..
Oyle Kahramandır..

Sevgıler,