Cuma, Aralık 30

hLy's 2011!

Son 3 yıldır aralıksız olarak, yaptıgım ve facebook'tan ilettigim hLy's 2011 sene sonu kapanışını bu sene kücük bir farklılıkla, kamuya acıyorum.
2011..
Herşeyden önce, sanırım herkes icin cok karmaşık bir seneydi..
Kimi icin, eminim harika bir yıl olarak tarihe gecmiştir lakin, benim cok sabır cektigim, gecmişi cok özledigim, saclarıma aklardan ak begendigim tuhaf ic gıcıklayacı ve iyi yada kötü anlamlandıramadıgım bir seneydi 2011..

Ülke olarak acıkcası bu tanıma uygun bir yıl gecirdigimizi düşünüyorum..
Hep mi kötü derseniz, hayır hep kötü degildi bir sürü güzel şeyde yaşadım ben..
Birazcık daha büyüdüm, biraz daha oturdugum yeri genişlettim, doldurdum..
Sesim daha keskin daha net cıktı bu sene..
İstemiyorsam, istemiyorum demeyi ögredim..
İstediklerim icin savaşmayı ögrendim, emek vermeyi karşılıgını sabırla beklemeyi ögrendim bu sene..

Bir sürü güzel insan kazandım hayatımda; Aydan'ım oldu, Aycan hanım'ım oldu, Nilaycan girdi hayatıma, Caglar bey hoşgeldi, bir sürü güzel insana ailelerine gecindirmek icin iş imkanı tanıdım, gereksizler ayırdım hayatımdan; daha net cizgiler cizdim; mizacım daha bir oturdu bu sene sanki..

Dünyamda ki en önemli 2 ton ton bu sene cok eglendirdi beni.. Annem'le babamı bu sene daha bir tanır olur, anneme daha fazla benzedim; babamı keşfetmeyi ögrendim..

Güzel oldugumu hissettigim bir sene gecirdim, parmagımda 'bana hala cok büyük' geldigini düşünüp takamadıgım bir yüzügüm oldu; bir evet'im oldu bir davetim oldu; akşam namazını babama kıldıran biri oldu hayatımda..
Kardeşimi e-verdik bende gergin olan kıskanc baba figürüm elin kızının babasıyla dalga gecti -alıcaz kızını diye- hala olmama ramak kaldı sabırla bekliyorum.. : )
Gecmişi ziyaret ettim, pek güzeldi hala bıraktıgım yerde; aynı sevimlilikle orda oldugunu bilmek, kalbimi okşadı cok güzel vakit gecirdim, arka penceremde..
Uzun bir ayrılıgım oldu; yeni yıla sakladım kavuşmalarımı..
Yeni ülkeler gördüm, yeni şeyler keşfettim..
Niyetle; amel arasında farkı anladım bu sene, insan dedikleri şey karmaşık oldugu kadar, dingin; dingin oldugu kadar sonsuz ve büyüleyiciymiş onu keşfettim; kötü haset insanlarda gördüm; onlar icinde Rabbim'den şefaat ve iylik diledim, Rabbim yardımcıları olsun inşallah..
Hic bir şey icin vakit bulamadıgım, herşeyi kacırdıgım; durup nefes almakta zorlandıgım bir seneydi kabul; İspanyolca ögrenmeye kalktım; Plates'i hafif boşladım cok pişmanım ama 2012 icin umutluyum..

Güzel kitaplar okudum; Elif Şafak'ın İskender'i ile tanıştım; J. Parker'ın S.ktir git'ini devirdim; Pucca ile boş vakit gecirdim; İskender Pala'yı tanıma fırsatı buldum; Umberto Eco'dan Cirkinligi tarihi, Ben Fatih'i bir nefeste okuyup; Yılmaz Özdil'le isim, şehir, hayvan oynadım; İlber Ortaylı'yla tarih gölgesinde konuştuk bunlar daha aklıma gelen okudugumda iz bırakanlardı belli ki; boş vakitlerimi bu sene kütüphanemı doldurmak icin harcadım..

Buna karşılık kötü filmler izledim ben bu sene ya; Edward Norton'dan sogdugum; Stone filmi, Şafak Sezer'ın salak filmleri derken senenin son zamanında; Cagan Irmak renklendirdi bu sene beni sanıyorum ki ve unutmadan Oscar'ın sahibi 'Kekeme Kral'dı' vizyonun en iyisi..

Bu sene, herkezlerde bir renk hakimdi sanki, beyler bile portakal rengi pantolon giyip sokaga cıktılar; hanımların kaşlar Frida gibiydi; saclar Rihanna boyun gelip; renkleri de uctu kaçtı o igrenc beyaz göz farlarını cok şükür bu sene görmedik onun yerine; ok gibi renkli kirpikler girdi hayatımıza; yarasa kollar, ringelli bluzlar derken; heşey bir renkli oldu ki sormayın.. Ugg'ların bir üst versiyonu cıktı kızlarda kızılay dagılmış gibi hepsini gözümüze soktular, eminim ki bu sebebten dolayı cok ciftin yuvası yıkılmıştır..

Bu sene; cok kayıplar verdi dünya cok devrikler gördü..
Steve Job'u kaybetti insalıklık..
Kaddafi ölürken; 'ben sizin babanızım' demeyi unutmadı!
Mübarek gibi bir diktatörü devirdi Mısır.. (ya ben ölürüm o orda kalır diyordum ben ama)
Türkiye, Necmettin Erbakan'ı ugurladı son yolcuguna bu sene milyonlar onun icin yollara döküldü. Rabbim, rahmet eylesin..
İbrahim Tatlıses ölümden, evli olarak döndü -ben hala anlamadım ama-
Sene sonlarına dogru, Başbakanımızın annesini kaybettik Rabbim geride kalanlara saglık ihsan etsin..

Siyasi olarak, pek bir palazlandık biz bu sene ya..
2011 secimlerinden cok süpriz olmayan AKP koltugunu iyice güclendirerek durmak yok yola devam dedi..
Yeni bir kabine, yeni yüzler, renkli siyasetciler katıldı aramıza; bu seneyi Ahmet Davutoglu'na hayran olarak, Ali Babacan'ı tebrik ederek ve Milli Egitim bakanı Ömer Dincer'e kızarak gecirdim.
Melih Gökcek, Sarkozy'nin önünde suratına sakızdan balonlar yaptı..
İsrail'le 2. katip seviyesine gelinceye kadar küstük birbirimize..
Avrupa'ya, alın lan; hediye karikatürünüzü g.tünüze sokun demeyi de ihmal etmedik tabi ki..
Başbakan, kardeşi Suriye'nin kulaklarını bir güzel cekti arada..
Kılıctaroglu'nun gafları, Bahceli'nin pesküviti, yüksek matematik bilgisi derken edey renkli bir siyasi seneyi de geride bıraktık.

Bu sene futbolda durmadı..
GS sonunda, Fenerbahce'yi işin icinde şike olmadıgına yenebildigini fark etti..
Azize başkan'ı iceri aldılar giderken; 'ne yaptıysam, Fenerbahce icin yaptım' demeyi ihmal etmedi..
Sadece onu degil, ne kadar paşa varsa; hepsinide iceri aldılar kimine göre, Türkiye bagırsaklarını temizledi, kimine göre ise; Türkiye diktatörlerin eline gecti.

Bu sene sigaraya zam geldi..
Bu sene ÖTV vergileri fırladı..
İnternet özgürlügüm elimden alınıyor diye fitrelmeye karşı cıkan insanlar ayaklandı -lan önce bir dinleseydin be kardeşim neydi o- anladık ki; bilgi sahibi olmadan fikir sahibiyiz hala.
Bu sene milli gelir kişi başına 10.000$ buldu (yok diyenlere kücük bir hatırlatma basit matematikle; Türkiye'de ortalama calışanların maaşı bu sene 1000$ civarıydı; x12 yap :) oldu mu?)

Bu sene ayrıca; Bülent Erson Tarkan ile düet yaptı; dünya evine girdi boşandı üstüne de benden 2 yaş kücük cocukla ilişkisi bile var şu sıralar..
Yazık Türkiye cakma; Victoria- David'i olan; Arda ve Sinem'ini kaybetti Arda İspanya'ya gitti..
Carşamba'ları, öyle bir gecer zaman ki sonrası sendromları oluştu yabancı gelinler bir kere daha lanetlendi, Perşembe günü, Fatmagül'ün sucu neydi sorduk birbirimize..
Muhteşem yüzyıl'la tarihi tekrardan sacma salak bir bicimde ögrendik..
Cocuklar duymasın'daki Havuc'un şükür ki cep telefonu oldugunu gördük..
Arka sokaklar malesef bir sonraki sezonda var..
Orginalden bozma, umutsuz ev kadınları ile tanıştık tabi ki..
Hülya Avşar juri olarak hortladı hayatımızda..
Dexter'i hala izleyemedim -aklımda-

Bu kadar, yuvarlak dolandıktan sonra; kursagıma takılan olaylarda oldu güzel ülkemde..
24 tane aslan gibi evladımızı şehit verdik senenin sonuna dogru hala icimdedir, şehitlerin son resimleri..
Van'da deprem oldu ülkemin dogusu bir gecede yerle bir oldu, gördüm ki; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi bir milletiz ama zor zamanda biz '1'iz..

Bu kadar karmaşık seneden sonra, bu kızın hala 2012 icin bir sürü güzel umudu var acıkcası dünyası daha bir renklensin daha bir keyiflensin istiyor..
Bol bol dua etmek istiyor..
İnsanlara yardım etmek..
Daha az sinirlenmek, kimseyi kırmamaya dikkat etmek istiyor..
Bebek sevmek istiyor bu sene bu kız..
2011'de yapmak isteyip; aptallık edip yapamadıklarını yapmak icin, Rabbin'den saglık, sıhat, sabır istiyor..

Eger sizinde, 2011 yılınız kötü gectiyse, birlikte gitmeden agzını yüzünü kırar gelecek 2012 icinde,
-hııı bak kötü olursan; sanada böyle yaparız ha! demeyi unutmayız.. : )

Herkezin, kırmızı donuyla elinde hala ne b.ka yaradıgını kestirmedigim üfleyince uzayan şeeysi'yle birlikte, hindi yemekten catladıgı, bol bol eglendigi bir yılbaşı gecesi olur diye umut ediyorum..
Benim, yılbaşı gecesi icin karnımda yeni yeni oluşmaya başlayan kramplarım var zira..

İyi seneler..
Sevgiler,
hLy's..

Pazartesi, Kasım 28

Dedemin insanLarı..

Uzun zamandır, hic bu kadar agladıgımı hatırlamadıgım bir film izledim Pazar günü..
Filmden cok, aklımda kalbimde, zihnime ne varsa; hepsini torladım topladım agladım 1 film seans'ı boyunca; 1 kutu selpak mendil, 1 büyük boy cookie ve üstüne hayvan kadar büyüklükte cikolata soslu cilek yedim!
Bir yandan agladım, bir yerden yedim!
Sonra evde, niye o kadar yedin deli kız diye bir daha agladım! : )
Film'i ilk babam 2 hafta once gittigimiz bir seansta görmüştü; usta eleştirmen edası ile;
-Cücügüm, Cagan Irmak'ın yeni filmi gelmişse ona gidelim, adam kesin yine döktürmüştür dediginde 25 Kasım'da gelecek baba, geldiginde gideriz diye aklıma not ettim.
Dün niyahet gitme fırsatını bulduk.
Lakin, benim ne tuhaf bir annem var böyle ya; 2mizde niyetliydik dün; seans'ta 5'teydi girmeden önce atıştırmalık birseyler alalım dıye, doldurduk cantayı girdik filme buraya kadar normal..
Ne zaman ki, ışıklar kapandı etrafta göz gözü görmez oldu benim tonton valide başladı;


-Hülya, Derya'yı bir arasana tülleri atmayı unutmasın..
*Anne, etraf karanlık nerden bulayım şimdi telefonu?!
-Ara sen ara, cıkar simdi o..
* ?!!
5 dk sonra;

-Hülya, benim canım badem ici cekti 2 dk Malatya pazarından gidip alsana..
*Anne, 5 dk önce ordaydık niye istemedin ki?
-ee o zaman cekmiyordu ki şimdi cekti..
*peki annecim, ara gelsin alırım.
-Şimdi olsa?

-Hülya;
*efendim annecim?!! ^+%%%%^##
-Bu ayakkabı ayagımı sıktı sana verdigim büyük siyah canta nerde? ordan ayakkabımı versene.
*annecim, etraf karanlık; montum, benim cantam, senin cantan, babamın ceketi hepsi üzerimde zaten nasıl bulayım ben şimdi onu?
-Hadi bebegim benim, hadi annesini gülü.. bul bakem bi..
** Hanfendi, filmi izleyemiyorum sessiz olur musunuz?
*agzını yüzünü kırarım bak şimdi, keyiften yapmıyoruz ki tamam, biliyoruz ses yaptıgımız ama ne yapalım, -cocuk- amann annem durmuyor iste!
-hey kadın, ayagımız acıdı şurda ya.
*tamam, annecim filmi izle, hadi anne!

Resmen, filmin ilk yarısını yanımızda oturan 50 yaşında, aşırı solcu oldugu sacının cekilen fönünden belli teyze ile kavga ederek gecirdik.
Hayır, eger ben anneme cektiysem;
- 'hadi be, nerem şımarık benim..' dedigim herkezden cok cok özür diliyorum.. Ciddiyim..
Ay, ne zormuşuz be ana-kız biz!
Neyse, efenim gelelim filme..
Uzun zamandır hic bu kadar keyifle izledigim bir Ege filmi olmamıştı ilki icin bknz; İlk Aşk
Cetin Tekindor, resmen efsane hale gelmiş, o Av mevsimi'nindeki performansı resmen hikaye herif yardırmış.Parmaklarımı ısırdım, Rabbim sana da Şener Şen'e de cok uzun ömür versin inşallah..Bu filmden sonra, Cetin Tekindor artık benim icin ayrı bir klasmandır, orda degerlendirir..Keza, ben şu sıralar Ali Sunal'la evlenen ablanın adı neydi, onu da cok begendim karakter öyle tatlı oturmuş ki üstene..
Ve, cok tuhaftır..
Cıraklardan şivesi bozuk olan, minnicik elli velete bayıldım! Allah'ım adını sanını bilen var mı onun? Gidip böyle sıkılası yanaklarını sıkmak istedim film boyunca.. -artık ciddi anlamda evlatlık edinmeyi düşünmeyi başlayabilirim sanırım- o raddeye sonunda geldim zira! : )
Hikaye hakkında, bir ilk yapıp hic bir piclik yapmadan izlemek isteyenlere süpriz olsun diye sesimi cıkartmıyorum -bilin ki, zor duruyorum.-
1, 2 yer var..
1, 2 cümle..
Beyincigime takıldı sadece..
Film de gecen bir konuşma;
-Neden?!!
*Annem, 5 soru öbeginden belki de, en bilinmez olanı sormuştu ki? Kim, Nerde gibi soruların kesin elle tutulur bir yanıtı olabilir ama 'Neden?' sorusu öyle bagımsız ki..


Düşündüm de, dogru..
İnsanlar önce, en zor olanı soruyorlar..
Neden?!
Ve yıllarını, hic bulamayacakları bu cevap ugruna harclıyorlar..
Neden?!
Bir sürü cevabı olabilir bu sorunun..
Kime sorsan, o kadar cevabın olur ayrıca..
Neden bitti?
Neden gitti ki?
Neden olmadı?
Neden sevmedi?
Neden istemedi?
Neden daha cogu olmadı?
Neden, hak etmedim?
Neden, o oldu da ben olmadım?
Bir sürü Neden'li soruları var insanların..
Hic birine bir cevap veremem belki ama şunu biliyorum, bir şeyi sanırım ki biliyorum; mutlaka bir nedeni vardır, sadece dogrusunu secmeniz gerekiyor icinden..

Ee, tabi birde filmin adını alan; dedenin insanları var..
Herkezin insanları oldugu gibi..
Tahsin abinin insanları var..
Pakizesu teyzenin insanları var..
Hepimizin, icinde gizleyip sakladıgı, icinde pamuklara sardıgı, kimselere göstermedigi insanları ve onların hayat hikayeleri var..

Umutlar var..
Bir bir şişelere koyup, denizlere saldıgımız umutlar..
Birgün döner diye, bir cevap gelir diye bekledigimiz umutlar..

Ve sonlar,
Mutlu biten sonlar..
Hep, virgüle biten sonlar..
Hic bitmeyecek sonlar..
Mutsuz biten sonlar..
Ve biliyor musunuz, her son aglatır insanı..
Mutlu bitse bile aglarsanız, mutsuz bile aglarsınız..
Lakin, hic bitmeyen sonlar icin gözleriniz de hep, hazırda bir yaş biriktir orda yıllarca bekler..

a, evet ya..
Sabırlar..
Zülme sabır etmek, evlata sabır etmek..
Allah Taala’ nın belirttiği gibi:
“Sadece sabredenlere , mükafatları hesapsız ödenecektir.”(Zümer-10)
Sabır etmek, belki de; en zor sanır 'sabır' edileni olmalı aşka, sabretmek aşıga sabretmek gitmesin, bitmesin diye sabır etmek..
Rabbim, yardımcımız olsun..

Son olarak,
sabırla, neden diye sormadan; 'beklemek'
Ben en cok bekleyi seviyorum..
Uzun uzun bir camın önünde oturup, beklemek..
Sadece beklemek, seni üzmez beklemek..
Bir ömür beklemek..
Yıllarca beklemek..

dip-saygılı- ses- : Filmi mutlaka görün derim..

hLy'..

Çarşamba, Kasım 23

past continuous tense..

Hafta sonu, kapıyı kapattıp butun gun cıkmadım odamdan.. Oh, ne ıyı ettım! :D
Elimde tv kumandası koca bir tabak mandalina, cekirdek, cikolata 3lüsü ile tv cocugu oldum.. Flash Tv'nin izlenme rekoları kıran; 'ne cıkarsa bahtıma' 'gercegin pesinde' 'sinirli annem' Ahu Tuba'nın 'Yangın' filmi.. Türkan Soraylı, Ediz Hun'lu Tarık Akan'lı ve Hülya Kocyigit'li ne kadar film bulduysam izledim..
Arada, 'Bugun ne giysem'i de kacırmadım..
Kesin, evlensem ben işi gücü bırakır tv basında otura otura bebek sallayan bir tip olurum..
Türk filmlerinde ki bütün ortak senoryoları gozden gecırdım..
Capkın ve umarsız erkek Tarık Akan..
Düzgün, namuslu, güzel kız Türkan Soray..
Türkan Soray'a hasta kotu adam..


Bir suru kıtap karıstırdım, neler okuduguma baktım; duzenledım.. hemide yıllardır ısteyıp yapamadıgım seklıyle; alfabetık sıraya gore, sonra ebatları kotu gorundu gozume bozdum..
Eski gunluklerı karıstırdım, lıse yıllıgına baktım, lıse defterlerıme, notlarıma fılan bakındım oylece..
Lıse kıyafetlerım, 8 seneye ınat orda duruyorlar! Resmen atmamısım artı parantez; etek hala oluyor :)
Ayakkabılarımı duzeltım, temızledım kutularına guzel guzel yerlestım..
Bıraz Pakizesu'yu sevdım; birlikte 'cik'leyip form tuttuk..
Pazartesı maıl yagmuru olmasın dıye, gelen 300 tane maılı okumaya kalktım, sıkıldım bıraktım..
Eski olan ne varsa, yıgdım önüme;
Universite'den kalan yüzügüm, sweatım, kalın kalın ders cıktılarım, liseden kalma kravatım, defterlerim, Londra'da ki evimde yeni tasındıgımda hediye edilen; minik helkelciklerim -kedili olanın kedisinin kulagı kopmus onu duzeltım- tek tek temizledim hepsini yerine koydum.
Tugce'nin bende unuttugu kupeler..
Kızlarla, ilk gittigim sene yazdıgımız mailler..
Su'larla, gittigimiz Paris, İskocya seyehatın maillerde dönen check-in geyikleri..
Hocanın; wikipedi'den arakladıgım ödevin; 300 kelimelik maili; herif üşünmemiş kopyalamış yazıyı zamanında birde it; evime posta ile de yollamıştı.
Liseden kalan; kalem kutu-larım-, kalemlerim, 3 senede bitemeyen 7 ortalı; matematik, fizik, kimya defterim..
Takılarım, küpelerim,eskilerden kalan yüzük..

Amma cok şey yazarmışım lisede, ortaokulda..
Hele günlüklerimi okurken bir tuhaf oldu icim, böyle acıdı; sızladı..
Bilmem, şimdi deseler tarif et Hülya ne hissettin diye; inanın edemem..
Ben yaşadım mı, o güzel günleri?
Bitti mi yani, yok mu artık?
Nasıl birsey bu zaman dedıklerı boyle, 100 günü zor sayan insan nasıl tüketmiş 8 seneyi bir kalemde?
Anlamadım, kafama yatmadı, kalbim kaldırmadı hic birini..
Yine bir ürperti aldı icimi..
Korktum..
Gecmişe neden bu kadar baglıyım bilmiyorum..
Ama deseler bana, gelecek hic gelmeyecek; sen hep aynı gecmısı yasacaksın; sanıyorum kı 'evet ya, olur' derim..
Ciddi ciddi derim bunu..
Cıkamadım ben işin icinden, beceremedim yani..
Topladım bütün gecmişimin kutularını, özenle yerleştirdim anılarımı derdi toplu koydum yerine..

Sanırım, olmaları gereken yerdeler şimdi..
Kutularında, saygı ile yerleştirdigim özenli yerlerinde..
Ara ara, bakıp sevmek icin hep orda olacaklarını bilmek bile güzel..
Sevgiler,
hLy'..

Pazartesi, Kasım 21

kafama takıLan '?' öbekLerim..

Makarna, cikolat, abur cubur neden şişmanlatır? Halbuki bir tek onları yemeyi seviyorum..
Saclarımda ne ara bu kadar beyaz oLdu da, 65 yaşında gibi görünüyorum?
65 koca gün nasıl gecer?!!
Neden havalar, sogdugunda önce en kücük ayak parmaklarım ve burnumun ucu üşüyor?
Bir insan, 2 ayda nasıl sadece 5 kilo verebilir?
Neden gecmiş, gelecekten daha cok sevilir?
Neden, 18 yaşımda gözümü kırpmadan yapabildigim seyleri 25 yaşında; yapamaz bir insan evladı? Kalbi mi kaldırmaz, üşengec mi olur?
İnsan sadece 1 kere mi aşık olur? Başka oLmaz mı?
Neden devlet Cin, BD, Pakistan gibi ülkelere; %1,48 ile %1,52 arasında değişen ithalat vergisini koyar? Kafaları mı güzel bu adamların?! İc piyasa da BD'li olup aylık 20$ calısan bir nufus mu varda biz gormedık?
Neden bu ara, 'kalbim acıyor' diye üzülüyorum ben?!
Geceleri uykuya dalmakta ciddi güclük yaşıyorum, sebebi nedir?!
Gündüzleri de uyanmakta ciddi güclük yaşıyorum - ama bunun sebebini biliyorum, kafiye olsun istedim sadece-
Uzun zamandır, hic keyifle izledigim bir film olmadı önerisi olan var mı?
Kitap icinde gecerli bunlar..
Dün aksam, 'haybeden gercek üsttü askı izledim' yeniden, Yılmaz Erdogan; tuhafsın tuhaf!
65 gün gecer mi?!
Anılarım arka pencerem de, bende onlarla takılcam diye Cumartesi, Pazar gunumu; arka pencere de cam acık sekilde gecirdim; -hayır camı kapatsam sanki gelmeyecekti anılarım- cok pis burnum akıyor suan! Üşüttüm yine iyi mi ya?!
Mont görmek istemiyorum, zira cidden tiksiniyorum..
O kadar sıkıcı bir hayatım olmuş ki; öglen saat 12:30'da kantinde calışan cocuk; ton balıklı salatayla ben aramadan gelmış bugün yanıma; nerden bildin diye sordum bunu istedigimi;
-Ee, hep aynı seyi yiyorsunuz Hulya hanım' dedi.
O zaman anladım, evet cok sıkıcı olmusum ben artık..
Engin Altan Düzyatan'ın cep telefonunun bilen var mı? Ciddiyim, gelecegimle ilgili onunla konuşmak istiyorum; yok o kızla niyeti evlenmekse bende ona göre hayatıma sekil verip; Kıvanç Tatlıtug veya İbrahrim Celikol ile ilişkimi gözden gecirecegim ah keşke Vince Vaugh olsaydı be!!
65 gün dedim dimi?
Yılbaşı icin, şimdiden plan yapan zihniyet var mıdır acaba ya, zira ben daha yarın ne halt yiyecegim konusunda bile hic bir fikir sahibi degilim..
Bebegi olan arkadaşlarım var, gidip böyle bebegi dürtmek istiyorum 'gercek misin lan?' diye..
Evlenmek diyince, diken diken tüylerime ek olarak; aynı evde bir yabancıyla yaşama etkisi de eklendi şu sıralar; ayaga kalkmayan tüyüm kalmadı acıkcası..
Falımdan başka hiç bir sakız da, sakız cignedigimi hissetmiyorum, falım sakızı da şişirip patlatmadan rahat edemiyorum; ofiste bulunanlarda buna alısmak için hiç bir caba gostermiyor, bu da böyle sacma salak bir, döngü oldu şu sıra hayatımda..
P.S. : sakızların hepsını yutuyorum sonra!
Canım, acayıp dondurma cekıyor ara ara.. Böyle cilekli, limonlu, cikolatalı üstüne de cikolat sosu ve fındık! Lütfen, biri yardımcı olabilir mi?!
Hayatımı programlama teknigim ünv.'den sonra edep bir revize olmuş; ünv.'de yıllarında; essay tarihden şu kadar gün sonra, sınavdan sonra şu kadar gün gecti, TR'ye son geldigimden önceydi diye başlayan takvimleme teknigim; son zamanlarda; FRT toplantısından 1 sonrakı hafta; phase1 yüklemelerinden önceki son hafta, SS12 phase1 lauch'undan önce, gelecek 65 gün sonra şeklinde olmuş haberim yok bugun anneme; anlatırken yakaladım kendimi annemin bakısı da oscarlıktı yemınle..
Evde yemek yapma yetisi kazanmak ıcın son 2-3 aydır ciddi bir calışma yürütüyorum; son olarak ici pişmemiş karnıyarık -kıymasını unuttugum kısmını hic yazmıyorum- kabar-a-mayan kek, şerbeti -coktan az- kacmıs revani, henüz pişmesi mümkün görünmeyen pırasa yemegi listenin başında ama azmimi bir görseniz, Ugur usta'dan sıkı calışıyorum! Birgün benden de bir Emine Bedel olur mu söyle ey sevgili..
Onun dısında, filden beter hafızam varmış, unuttum..
Gecen hafta elinde 7 tane ürünle gelen calışanım karşımda durup; Hülya hanım; bunları biz ne yapmıştık dediginde hic istif bozmadan;
-21627'yı iptal ettik rengini 22345'e kaydırık o modele ayrıca, 27658'nın petrol green rengini ekledik, 27568 modelin yaka detayları 21627'ın detaylıları ile aynı şeklinde cevap verince; kendim dahil olmak üzere, kızla birlikte dumur denizlerinde derya olduk! way anasını sayın seyirciler!! : )
Son olarak; Pazartesi'yi sevmiyorum ciddiyim, dün evde malakcan gibi yattım, tam olarak şöyle oldu; uyudum uyandım namazı kıldım; tekrar uyudum uyandım; uyanmaktan vazgecıp tekrar uyudum.. uyudum; uyandım su ictim tekrar uyudum, uyudum, uyur halde yemek yiyip namazı kıldım tekrar uyudum.. süperdi be, resmen kendimi 1001 masallarında gıbı hissettim. :)
Neyse efenim..
Benim gidip, montlarla icli dışlı olman gerekiyor şimdi, ya alıp eve mi götürsem zaten gözümün gitmiyorlar ama..

Sevgiler,
hLy'..

Pazartesi, Kasım 14

?!

Öyle anlar vardır ki; gözünün önünde durur hep..
Bir bakış, bir gülüş bi an işte..
Anlıyor musunuz?
Hepinizin vardır..
Eski mektupları karışmak gibi mesela..
Yazılanları tekrar tekrar, hatta tekrar okumak gibi..
Gelecegi o günden, görmek gibi..
Dünya üzerinde ki en degerli varlıgınızın nasıl olurda bugun sızınle olmadıgını, gorup hayretler icinde kaldıgınız o ınce an..
O an..
yada;
O anlar..
Mutlaka vardır..
Bedeniniz, şu anı yaşasa bile; ruhunuzun takılı kaldıgı bır an mutlaka vardır..
Hep onu yaşar..
Flashback gibi..
Sürekli kalbinizin bir yerindedir durur ve hep mutlu oldugunuz bir andır bu..
Siz üzüldügünüzde; hemencecik yanınızda biter size yoldaş olur..
Ve hep merak edersiniz;
Ben böyle hissediyorum, peki ya o?!..

Salı, Kasım 8

..
Sonbahar olmalı ilk şart..
Hafif hafif üşümelisin..
Ellerin üşümeli, burnunun ucu kızarmalı soguktan, kulakların donmalı..
Esmeli bogazın ruzgarı, özene özene cektirdigin fönü dagıtmalı saclarından..
Bir bardak, sıcak cay olmalı.. -sevmem ama olmalı-
Yanında cekirdek..
Kız kulesine bakan bir bankta..
Karşımda kız kulesi..
Bakmalısın öylece..
Neye baktıgını bilmeden..
Aşık olmasın, 'o an yaşadıgına..'
Kız kulesi mutlaka olmalı hikayende..
Ah birde, yeni türkü olsa yanımızda -gizli şarkımdır o benim- 'olmasa mektubun deseyazdıkların olmasa..-
Mırıldansan öylece..
Aşk olsa..
Sen olsan..
Hayal kursak ya yine..
Sadece hayal kursan ya; ben dinlesem sen anlatsan..
Aşk olsa..
Yok, yok sadece ben olsam.. sen olsan..
Aşk zaten olurdu ya..
Sen ol önce..
Sevgiler,
hLy'..

Çarşamba, Kasım 2

Just be a women.. : )

Bu ara, nedendir bilmiyorum.. -aslında biliyorum- acayip yogunum, baya yogun!
Kafamın ici yogun; sürekli 5000 tane tilkiyle yaşamak zorunda hissediyorum kendimi..
Ha babam strateji geliştir, suna soyle yap, sundan soyle sunu al.. derken..
Beynim, kücük dünyama sıgmıyor gibi bu hafta..
Biliyorum, farkta ediyorum resmen kendimi hırpalıyorum..
Bilerek gozume soka soka yapıyorum..
Bi dk, bos olmasın da ne olursa olsun hesabı yapıyorum..
Dün gece yorgunluktan uyuyamadım resmen..
Böyle acıtasım var canımı, cok yakasım var hemde..
Başkalarına bırakmıyorum yani, icleri rahat edebilir..
Saat 9:24 ve ben hala cakılı gıbı burda oturuyorum, annemin 100 kere arayıp taciz edip; yeter artık eve gel demesi' bile cıx fayda etmedi.
İşin tuhaf tarafı ne biliyor musunuz, böyle iyi..
Baya baya iyi, hani derler ya; bu sana mustahak.. cidden öyle galiba..
Şuan icinde oldugum dunyadan, baska bır dunyam olur muydu, olsa nasıl olurdu dıye ara ara dusunuyorum :)
Tuhaf gelıyor..
Yasıtlarımın bebeklerı var resmen ya.. Kocaları bu durumda zaten olmus oluyor : ) Cok kücük kücük anlar geliyor oyle seylerın hayalını kurdugumda..
Mınık bebekler..
Kosturan ben..
Bana gulen bir es..
Sonra bir suru soru; lan aynı zamanda calısıcan mı sen?!
Utanarak, lafımı gerı gerı cekerek soyluyorum..
Bundan 10 sene once; tabıkı calısacagım ya ayıpsın dıye dırettıgım seyı sımdı Bılmıyorum..
O zaman ne b.k yemege oyle dıyordum onu da bılmıyorum..
He, ıste bu kurdugum kucuk kucuk anlardan sonra, sorular tam gırıyor kı beynıme; o zaman gerıye don; zıtlıgım tutsun, ınadım bınsın ısın ıcıne, onune gecemedıgım bır turlu kontrol edemedıgım hırsım da sofraya oturuyor elı belınde..
Evet, calıscamm n' var yanı?? demeye baslıyor..
Bunu yapan, kadınlara ayrıca hastayım bak cıddıyım soyluyorum..
Var 2,3 tane..
Allah'ım nasıl ozenıyorum ya..
Ip gıbı kadınlar, 1 oglan cocugu sahıbı, 1 oglan 1 kız cocugu sahıp, 2 kız sahıbı..
way be dıyorum..
Cıdden helal olsun..
Hem anneler, hem eşler hemde yemınle karsına gecınce; otturler adamı otturur!
Ben kıvırabılır mıydım acaba dıye dusunuyorum bazen..
Dusunsene, evde sana dunyada kı herseyden cok ıhtıyacı olan bır mınık kalp, sana muhtac beklerken sen nasıl olucakta, savas meydanın da aklından sadece 'yonetmek' olan ınsanlarla savaşabilirsin?!
Nasıl yaparsın bunu?
Bunu yapan butun kadınlara hastayım, ellerınden oper; hurmet ederım banada danısman olurlar mı dıye sorarım ama ben, evdekılere de hastayım..
Sadece anne olanlara..
O super kadınlara..
Inanılmaz guzel yemek yapanlara..
Hastayım kardesım..
Bence, kadınlar baska bır dunya..
Bence, her kadın bır dunya..
Icınde; kocaman denızler, engebeler, duzlukler barındıran ara sıra, seller gıbı yagan ara sıra coller gıbı kurak bı dunya..
Bence, anne olan butun kadınlar sanatcı gelecek bır nesılı sekıllendırıp; yon veren onumuzdekı 50 seneyı planlayan gızlı kahramanlar onlar..
Sık sık donuyor kafamda bunun sorusu;
E, be Hulya; sen evinde oturup gizli kahramanlar mı yetıstırmek ıstıyorsun yoksa savas meydanında cenk etmek mı?
Bu soruya, hangı kadın ne cevap verırse versın; benım gozumde supergırl'dır, Hıtmen'dır, Batman'dir..
Oyle Kahramandır..

Sevgıler,

Cuma, Ekim 21

öLüm öLüm dedigin nedir ki güLüm..

Uzun zaman beklemek gerekti bu yazıyı yazma cesaretini bulabilmek icin kendimde acıkcası, gercekten gerekti..
İcimde olgunlaştırmam, korktugumu kabul etmem icin bile zamanım olması gerektigine inandım belki de kabul etmedim korktugumu fakat 24 Mehmetcigim'in şehit haberlerini gözlerimi 1 dk bile kısmadan, her fotografa uzun uzun bakıp, gözlerim şişene kadar agladıgımda, anladım ki; korkuyorum anladım ki, kabul ediyorum artık..
24 tane vatan evladı, cogu henuz 21 yaşında..
Kimisinin, 1 ay sonra dügünü olacak..
Kimisin, evladı henüz yeni tay tay yıllarında..
Kimisi, 34 gün sonra baba ocagında olacaktı..


Allah'ım, ne kadar canım yandı kim bilir.. Biliyorum, ateş düştügü yeri yakar, eminim o ana, baba, eş gibi yanamaz bagrım belki ama gercekten migdemin icinde 2 gündür, tam bebegin anne karnında oldugu yer acıyor, hocam;
- Evladına birşey oldugunda, annenin tam bebegin rahimde durdugu yer acır demesinin sebebi bu olsa gerek..
Düşünsenize, 9 ay karnımda bir erkek evlat taşıyacagım..
Dünyaya minicik elleriyle kollarıyla, kocaman alık bakışlara gelecek..
Tırnagının bir ucuna degecek zarar icin, tel tel saclarım beyazlıyacak ama benim oglumu, kim icin, hangi amaç ugruna oldugu bile muallakta olan insan müsvetteleri öldürecek!
Hiç tanıyor mu oysa benim oglumu?
Bir bilse, o ne kadar iyi evlat oldu bana annesini hic üzmedi, yüzümü hic kara cıkartmadı benim..
Rabbim, geride kalanlara yardım etsin, sabır eylesin inşallah..

Ölüm; aklımın hep bir ucunda bir kenarında öylece yıllardır durdu cok sallamadıgım seneler de oldu, hatta ergenlik yıllarında herkez der ya; '-lan ölsem de kurtursam..' dedigim bile olmuştur..
Fakat ne zaman, ben 'oldum..' benim 'kayıplarım' yada benim 'kaybedeceklerim' oldu..
İşte ölüm, öylece cöktü hayatımın ortasına..
Ölüm hic hep, Rabbim benim canımı sevdiklerimden önce al ki, onların yoklugunu görmeyim diye dua ederek geciştirdim..
Lakin, ben atlamışım..
Bütünü görebilme yetisi olduguna hep inandigim bu kızın, atladıgı kocaman bir boşluk varmış şimdi karşında öylece ona bakan..

Bir gün, ölecegim..
Rabbim, bana bir nefes bicti ve o süre doldugunda bütün bu hayal ettiklerim, arkadasından yıllar beri koştudugum herşeyin sonu gelmiş olacak yanımda sadece amellerim, bana edilen dualar ve eşimin, ailemin rızası olacak..
Aldıgım haklar da gelecek benimle bi bi.. Gözlerimin önünde..
Haklarımı alanlarda, orda olacak benimle.. Ben tam onların gözlerinin önünde..
Sadece bu kadarı olacak..

Fakat korkuyorum..
Gercekten korkuyorum..
Her gece yastıga başımı koydugumda, ölümü düşünmek beni; hergün ölmekten daha cok korkutuyor..
Benim daha, söylemek istedigim bir sürü şeyim var..

Sevdigim adama 'seni seviyorum..' diyemeden ölmekten, onun ölmesinden korkuyorum..
Anneme, babama ve ilerde olacak olan anne, babama; daha sizin icin yapmam gereken şeyler var, daha size cok ihtiyacım var, sizinle olmak istiyorum daha diyemeden, onları canımın icine soka soka sevemeden ölmekten, Allah korusun onların beni yanlız bırakmasından korkuyorum..
Kardeşlerimin daha bebeklerini sevemeden, daha yanımda 2 aslan var diye boylarına poslarına bakıp; kalbimin yumuşasına müsadem bile olmadan gitmelerinden korkuyorum..
Uzakta olana, söylecek onca sözüm varken.. Beni 'yine' bırakıp gitmesinden, en acı olanı da daha ona söyleceklerimi dinlemeden; ondan gitmekten korkuyorum..
Henüz dogması muhtemel olmayan, 1 kızım ve 1 ogluma sarılamadan, kavuşamadan, ilk adımlarını görmeden gitmekten, daha ilk adımda beni yanlız bırakmalarından korkuyorum bu korku beni yiyip bitiyor hemde..
Öyle, ölüm ölüm dedigin nedir ki gülüm demekle olmuyor bu işler; ölmek ölen icin, dönülmez son belli ki lakin, yarım bıraktıkların ne olacak arkanda?
Söyleyecegin sözler, duyacagın cümleler..
Yaptıgın hataları düzeltmek icin, yeni sayfalar..
Korkuyorum, öyle böcekten korkmak gibi degil baya; 5 yaşındaki bir cocugun karanlık korkması gibi korkuyorum, öylesine caresiz korkuyorum..
Rabbim, sana sıgınıyorum..
Rabbim, sana yalvarıyorum..
Ya icimde ki bu korkuyu al..
Ya, yapmak istediklerim bana güc, sabır ihsan eyle..
Yada, onları benden; benden önce alma..
Amin..


Pazartesi, Ekim 17

Her ayrılık bir kapı önünde başlar..

Hatırladıgım, unuttum, hatırlamak icin kalbimi beynimi zorladıgım bütün ayrılıklar, kapı önünde başladı benim icin..Bir kapının önünde, 2 kişi.. Sarılan, sarılamayan 2 insan..Şaşkın, bitkin, kelimelerini yol boyunca koridora sacmış 2 insan..
Oturma odasına herşey, sakindir kız icin başına gelecegi bildigi icin duruma hazırladıgı icin, diktir sakindir..
Öylece koridor boyunca yürümek, bir an önce o koridor bitsin, olsun yaşansın herşey der icinden..
Konuşan herşey konuşulmuş, bütün iyi dilekler dilenmiş, akrep yelkovandan bir tık daha atmıştır kendini..
Vakit geldiginde, kız arkadan yürür..
Seneleri sayar..
1, 2, 3.. diye diye..
Agzından cıkan her kelimeye öyle dikkat etmesi gerekirir ki; ya o anın büyüsünden kaynaklıdır yada bogazını iyice sıkan kelimelerden olsa gerek..
Ve kapı önüne gelindiginde, herşey daha bir agırlaşır gibi olur ortamdaki hava agırlaşır, gözlerde biriken, az sonra akıcak şey agırlaşır herşey agırlaşır..
Tuhaf ama aynen böyle olur..
Son bir kere bakılır, karşındakine..
Belki biraz daha siner kapının arkasına herşey, saklanmak gibi olsa gerek..
Yine aklında, yıllar..
Gelecek olanların korkusu, gecmiş olanların güvenli halleri..
Ve bir kere daha, bakılır..
Her seferinde, 'son kez' bakarken, her son, bir sondur aslında..
O an geldiginde, aklında ne yıllar kalır; ne bunun bir son oldugu..
Hani uzun zaman görmemiş de, özlemiş gibi bir sarılmadır bu; son degilde kavuşma gibidir; aglamak bile sevinctenmiş aslında gibi yaşanır..
Ayrılıklar, kapı önünde başlamaz da biter gibi hisseder insan..
Nefesin kesilir, sen sessizleşirsin ve artık o kocaman cam yoktur bırakırsın kendini, hüzsün kocaman boşluga rahatca icin aglamak istiyorsa bu andır, aglarsın..
Zaman cekilir, kücülür, ufalanır.. Kavuştugun gibi sarılman, gelecek icin yatırımdır aslında o bilindik koku sonuna kadar dolar cigerlerine, malum bir daha duymayacaksındır nasılsa..
Ve, yine karşında..
Gözleri boş.. Bomboş..
Sanki sen degilmişsin arkasında bıraktıgı, sırtı dönük sana adımlar, büyük büyük..
Sen hala, aynı kapının önünde..
Her ayrılık bir kapı önünde başlar ve biter..
Bitti işte o an..
Usulca kapatırsın kapıyı, kalbin gibi..
Ah birde, o duvarın dibi olmasa dizlerini cöküp, kıvrılıp aglarak uyuyakaldıgın..
Her ayrılık bir kapı önünde başlar ve biter..
Sen kapıyı kapatırsın ve o gider..

hLy'..

Pazartesi, Ekim 10

pırrr..

Yaz dogumluyum ben..
Agustos'un en sıcak günlerinde, annemin karnında ki hortumlara veda edip yeryüzünde nefes almaya başlamışım..
Sene 1986..
Aylardan Agustos ayın, 20'si..
Aslan burcunun son günü, Başak'a bir gün kala..
Kimine göre, inanılmaz benzerim burcuma, uyuzmuş az birazcık Aslan burcları..
Kimine göre de, alakam yok..
Ama bence, biraz da olsa andırıyorum.. - o kadar ayna düşkünü degilimdir ama-
Bütün bu tezatlar icinde, belki de en tezat olanı nefret ederim ben yaz aylarından gercekten sevmiyorum..
Bir kere, hic anlamıyorum sabah 9:00 akşam 17:00 mesai yapar gibi güneşin altında malak gibi yatanları ya beni 15 dk. tutamazsın o güneşin altında -gerci dursam ne fayda hayatımda hic yanık tenli olmadım ki ben- sürekli sarap içsem, bogazımdan akarken görülecek bir tenle gezdim yada es kaza sadece 'kırmızı, güneş yanıgı oldum.'
Sonra deniz böcügü gibi bütün gün suda duran tipleri de anlamıyorum ki, hele ki tuzlu suda bir kere agzıma yüzüme kacıyor benim, canımı acıtıyor.
Hadi havuz iyidir ama onun icinde ekip olması lazım.. : )
Hayatımda cok kere oyle cok keyifle havuza girmedim, belki 1 yada 2dir sayısı..
3 kulac atar sonra cıkarım :)
Cok şükür ki, kocaman kavurucu bir yazı dün yagan yagmurla birlikte geride bıraktıgımızı anladım.. :)
Nihayet..
Yagmur, berekettir temizliktir herşeyden önce yagan her yagmurda, dünya da hali hazırda bulunan kötülüklerin pisliklerin camura karışıp yok olucagına ınanırım ben..
Ayrıca yagmur, merhamettir bence Rabbin, kullarına ihsan ettigi sonsuz merhamettin göstergesidir..
En sevdigim mevsimde, Sonbahar'dır benim..
Etraf, safran rengine bürünür, güneş daha bir kızıl batmaya başlar sanki..
Ufak ufak, caktırmadan sogmaya başlar hava..
Önce, pijamanın altı giyilir, sonra battaniye alınır üstte.. ufak ufak yorgana gelir sıra..
Ayrı güzeldir Eylül..
En sevdigim, en degerli ayımdır..
Toprak kokar bi kere Eylül..
Romantik aydır da hınzır.. : )
Lakin, icim titer benim her Eylül ayı geldiginde; böyle icim acır gibi olur...
Bu Sonbahar'da, önce ellerimin ucları üşümeye başlar hafiften, sonra ilk cıkan rüzgarda burnumun ucunu hissetmem zira, hemen kızarır, üşür..
Geceleri ayakları ısıtmakta dert olur, kalıp gibi sadece ısıtılmış yere bagımlı kalma zamanı gelmiş demektir artık..
İzlenecek filmlerinde zamanı gelmiş olsa gerek..
Gecirmesi gereken süreler de var artık, hayatımda..
Hele ki özlediklerim, belki de en başta..
Bir Sonbahar daha..
Kimisini üzer belki ama ben seviyorum bu havaları..
İyi geliyor, ruhuma..
Belki, bir lütuf'um daha olur yaşamam gereken..
Olmadı, canımız sagolsun..
Yeter ki, iyi olalım, iyi olsun herkezLer..
Uysal be, bu kız bu sonbahar'da.. : )

Cuma, Eylül 30

a rush week..

Yazılacak ne kadar cok yaşamışım 10 gün icinde ben böyle az önce, Amstream'ın ışıkları bol, sokaklarına bakarken..
10 koşturmalı kocaman gün..
İnsanoglu kuş misali.. Kuşlar kadar özgür aslında farkında olsa..
Uzun zamandan sonra, Londra'dayım; 4 gün gecirdim 3 yılımı gecirdigim sokaklarda, New Bond street'e gittim, okulu ziyaret ettim, bunaldıgımda oturdugum banklarda binlerce yüzü seyredip sakinleştim ve öyle özlemişim ki; kafamın icinden gecmedi degil; 'neden döndün?' sorusu..Cevapları var, sorumun zamanında verdigim lakin, kalbimin bir yarısı hep orda sanırım.. Öyle derin, öyle tuhaf bir kokusu var ki Londra'nın burnumda bıraktıgı; anılarım, beni kendine bagladıgı o sancılı sürecim, kendi ayaklarımı hissettim anlarım..
En önemlisi; ögrendigim, bildigim, tanıdıgım, dokundugum, 'sevdigim' şehir Londra..
Öyle güzel gel ki, o tatlı yorgunlugu bile bana..
Yagan yagmurun, kasvetli gri gökyüzü bile öyle iyi geldi; bünyeme ve kalbime..
Orda, yaşadıgım; yaşattıgı herşey icin bir kere daha, haklı 'teşekkür ettim...'
Teşekkür ederim..
Gercekten, icten samimi bir teşekkür..
Hayatımın, bir yarısını emanet ettigim şehirden, tadını kokusunu bilmedigim başka bir şehire gectim 4. günün sonunda..
Ögrenciyken, gezmeyi cok istedigim ama bir türlü 'haydi yapalım..' diyemedim Hollanda.. işin tuhaf tarafı sadece 45dk'lık bir ucuş uzaklıktaymış -Dublin'le aynı-
Yeni yerler görmek her zaman, icimde ki; gezgin tipi memnun eden şey olsa gerek; durup şehirin en işlek yerinde derinden bir nefes alıp; 'ne kokuyor acaba' diye tahmin etmek..
Bakmayın öyle, şehirler kokar..
İstanbul mesele; tatlı akide şekeri gibi kokar, her günü taze; meyva gibidir, kokladıgında meyvayı yemiş gibi; tadının damagında oldugu tuhaf bir kokusu vardır..
Londra; küf kokar.. kasvetin, asaletin, eskinin kokusundur aslında.. soguk ama keskin bir kokusu vardır, agır ama asil bir koku; coca chanel'in no:5 kokusu gibidir; kült olmuştur ama herkezin kokusu 'asla' degildir..
Paris; ucuz kadın parfumu gibi kokusu burnuma.. hemen ucuşan ucuz kokular olur ya, bir anda başını döndürür ama sonra ne burnunda nede teninde kokusu kalmaz; ama lavanta kokar; ucuşan lavanta kokusu gibi..
Dhaka; kokmaz; kokusu öyle buruk ki; icin ezilir.. Hic öyle bir koku var mı diye sormayın sahiden var sadece koklamak icin, orda olmanız gerekir..
Amstream'da, dünyanın her ülkesine benzeyen ama hic biri olmayan bir şehir bence; suyun icinde, suyla arkadaş bir şehir; insanları inanılmaz sakin; hic bir yere koşan; takım elbiseli, sürekli telefonla konuşan insanların olmadıgı, bisikletlerin renk renk, boyut boyut oldugu şirin ama gizli bir şehir..
İlk geldigim gün; -aa evet ya, biz onunla burda yaşar gideriz, sakin huzurlu keyifli bir yer- diye gecirdim aklımdan boş yere burası icin, 'ot'un başkenti, ayyash filan demişler diye de kızdım acıkcası; adamlar gayet sakin, stresten milyon metre uzak gül gibi yaşıyor diye düşündüm..
Yogun ve stresli gecen alışveriş günü sonrası, Amstream'ın akşamı da görmek nasip oldu; bana da non-id'lik bir kız olarak; dumur olmak nasipmiş..
Bir kere, gizemli şehir diye boşuna demiyorum; şöyle düşünün; yan komşunuz dümdüz, sevimli, sakin bir kız ve size göre; -sadece o kız- (!) ken; geceleri kızın, koyu kırmızı bir rujla, platform topuklu ayakkabıları elinde kocaman bir bira bardagı eşliginde başkalaştıgını..
Evet, evet aynen böyle..
Amstream'dan gündüzlü -komşu kızı- iken, geceleri; başkalaşsan bir kadın gibi aslında..
Sanki, o sakin tahta ayakkabı satan dükkanlarda; geceleri mariuna otlarının ortaya cıktıgı, kenevir kokularıyla nefes alan tuhaf bir yer olmaya başladı sanki;her köşe başında; 10grm 5 euro sesleriyle birlikte; irkilmem bir oldu.. Hele birde, 'redlight street' diye bir yer varki; kanım cekildi desem yeri.. Sokagın başını görmem bile, tuhaflaştırdı beni..
Şimdi anlayım desem, anlatılacak gibi olmaz ki.. Neysem efenim, genel olarak bir bakalım Amstream'a;


-Su, biradan pahalı saka yapmıyorum bu arada..
-Et severler icin ideal bi yer, kocaman steakların yanında damacana ile bir getiriyor resmen..
-Ceşit ceşit peynir bulunuyor.. Mutlaka tadın derim :)
-Kızları hakkında nasıl desem; güzeli dip düşürecek kadar güzel ama 'woww' degil, ortalamanın üsttü sadece şu var; dogal güzeller bizim Nişantaşı cakmaları gibi degiller sıcakkanlılar yani; balayı icin inanın yanlış tercih olur.
-İnanılmaz zenci nufusu var, kim ola ki bunlar ya?
-Aman diyim, magic cake vs. şeylerden uzak durun; zira siz David Copperfield misiniz anacım?
-Her yere bisiklet veya tramvayla gidiyorlar, taksi bulmak ciddi mesele..
-Ciddi ciddi tahta ayakkabı giyen tipler var ya, kac tane gördüm ben; Dior'dan haberleri mi yok acep? : )
-Geceleri uyumayan bir şehir oldugu kesin; saat 01:00 ve penceremden iceri naralar giriyor hala..

-Cok fazla Türk var; o yüzden ona buna benim gibi sallamayın derim, cins cins bakışlara hedef oluyorsunuz sonra.. –-Et severler icin, dogru ülkedir derim acıkcası kocaman steak'leri, damacana büyüklügünde bira bardaklarla servis ediyorlar
-Biriyle flört etmek burda inanılmaz kolay; örnekler icin bknz;
taksi şöförü*; miss, where are you from?!
ben - ; where i look like from?
*oww, god your eyes looks lovely, skin looks great..
- lönk?!!!
*wanna club with me tonight?
-x2 lönk!!! can you please stop here?!

Gidilir mi; deneyim derim bir kere bile; I AM- STREAM'dan olmaya deger bir şehir bence.. :)
Cheers!
hLy'..


Perşembe, Eylül 22

iLkler, güzeLdir..

Tuhaf bir soru bileşkesi ile başlamak istiyorum acıkcası;

Hic, balkona binip 1900 ft yukarı cıkıp Kapadokya'yı izlediniz mi? Evet, ilk sefer de harikaydı..
Hic, botlarınızın icine karlar dolana kadar sokaklarda yürüdüz mü? Evet, ilk sefer de hasta olmuştum..
Hiç, Bangladesh gibi bir ülkede kendinizi evde gibi hissettiniz mi? Evet, harikaydı..
Hic, okuldan mezun oldugunuzu duyunca Oxford Circus'un önünde göbek attınız mı? Evet, eglenmiştim..
Hiç kopya cektiniz mi? Evet, cok keyifliydi..
Hic, okulu kırıp sinemaya gittiniz mi? Evet, cok eglenmiştik..
Hiç, birine kek yaptınız mı? yada, yemek?! Evet, ilk sefer de igrenc olmuştu ama afiyetle yemişti..
Hic, birinin ütüsünü yaptınız mı? Evet, ilk seferde kırış kırış olmuştu ama gıcıkını bile cıkartmadan 'tesekkür etmişti..'
İlker, kötü bile olsa aslında iyidir cünkü ilktir o 'sizin' ilkinizdir cünkü herkez kendi ilklerinde farklı tepkiler verir, -herkezin, şu sıra herşeye aynı tepkiyi verdigi icin, kılım o ayrı- yapmacık degildir, icinden gelen tepkidir o, kimseye degil size aittir..
Saat 8:30'a geliyor..
Hala calışıyorum, işin tuhaf tarafı yapıcak başka işimde yok Allah biliyor ya önümde bir sürü kış icin yapılması gereken renkler, fitler duruyor öylece bakıyoruz birbirimize bunu ilk kez yaptıgımda öyle korkmuştum ki, 'nasıl olucak acaba diye?' önüne gecemedigim, bir türlü uysallaştırmadıgım tuhaf hırsım yüzünden, bir masanın başında öylece otuyorum ama icimde ki o salak evcimen kız olmasa, mutluyum.. gayet mutluyum.. -sen sus!
Hani, 20'lerden sonra insan kocaman bir düzlük görüyor ya, he anası wallahi billahi ben onu gördüm..
Dümdüzdü, ne sıg ne derin.. düz.. sadece düz..
Oysa benim ne karakterim düzdür, ne hissettiklerim ne istediklerim..
Öyle tuhaf geldi ki, halim kendime; ben bi kere hırcın kızımdır, hırlıyımdır, aksiyimdir ama düz işte..
Ben bi kere, aglak kızımdır; ama bu da düz işte..
Ben bi kere, Nobel istiyorum kendim icin; al lan bu da düz işte..
Hayatım boyunca, hep babama benziyorum dedim; onun gibiyim diye gecindim ama gel gör ki; annecigim kadar düzüm ben işte..
İlk kez, nerde nasıl hissettim böyle bilmiyorum, o ilk bile güzeldi..
Hayatım boyunca hic bir zaman, standart üsttü güzel bir kız olamayacagım sanırım ben, hele bir de -masumlugum, gencligim- artık yokken..
Ama şu var; ben hep ben olacagım..
Ne sıg ne derin..
Sonunda Florya'ya -nasıl olduysa- taşındık! Allah'ım cok cok sukur ki..
Havalar bile sogdu artık, üşüyorum sanki; sürekli tüylerim diken diken geziyorum.. : )
Elif Şafak'ın İskender'ini okuyorum, birazda Arapca calısıyorum ara ara..
Cok pis diyete girdim, hatırlatmama gerek yoktur herhalde : )
Boş yere, durduk yere dalıyorum yerli yersiz; özlüyorum belli ki; ilklerimi..
İlkler güzeldir, kötü bitse bile güzeLdir..

Sevgiler,
hLy'..

Salı, Eylül 20

69 gün..

Dün nasıl olduysa, erken(!) denilebilecek bir saatte ofisten kacabildim..
Saat 8:00'de olan pilates sürecinden önce, 20 dk bile bir yerde durup öylece bakabildim..
Türk kahvesiyle olan aşkım sanıyorum ki, lise dönemimden bir tık sonrakı yıla denk geliyor üniversite zamanı olsa gerek, bol köpüklü, orta şekerli hele birde yanına yumuşacık Türk lokumu olursa, bu kızın anında sevindirik olabilmesi cok zaman almaz, o kadar ki sabahları beni merdivenlerde pörtlemiş halde gören Hediye 2 dk icinde, hangi delikte olursam olayım elinde Türk kahvesiyle;
- Hülya hanım, kahveniz.. demeye coktan alışmış görünüyor..
Özellikle, cuma günü işe gitmekte zorlanan ayaklarıma yandaş bünyemi sakınleştirmek icin;
-hişttt, yarım saat sonra şöyle güzel bir kahve icersin gecer diye kandırdıgım bile cok oluyor.

Yeşilköy'ü oldum olası sevemedim ben, lise zamanlarında arada cok cok nadir gitmişligim vardı aman Yarrab ne populerdi o Cagrı kafeler filan sokakların da bile, pilates yaptıgım yer dışında anında kaybolurum, cok azıcık bildigim yerlerinide şuan uzaklarda olan zat-ı muhterem bana zorla ögretti, kaybolup panikleme deli kız diye..
Neysem, dersin başlamasına 20 dk kala, Yeşilköy'ün göbüşünde ki Mado'ya kuruldum, en sevdigim mevsimdir Eylül benim; hatta şimdi birazcık daha soguk olacak, Ekim, Kasım derken yaz cocugum ama ayaklarımın, burnumun üşümesini seviyorum sanırım ben, böyle gireceksin sıcacık battaniye icine, önünde züper ötesi bir komedi izlenesi yada yenip yutulan bir kitap olucak şöyle kelli felli en kalınından, oldu da bitti maşallah.. ayılar gibi kış uykusuna bile yatarım da 6 aydan önce uyanmam..
Belli ki, mevsimden olsa gerek tatlı tatlı da esiyordu rüzgar tam incecik bir hırka alıp oturacagın hava, dayanamadım söyledim bir Türk kahvesi.
Türk kahvesi bende rakı gibi bir etki yapıyor sanıyorum, böyle cins cins efkarlanmalar filan hemencecik bir duruluyorum sanki, sakinleşiyorum 2 dakika boş duramayan beyincigim bu sefer başlıyor felsefe yapmaya..
İnsangiller olarak ne garip varlıklarız biz böyle ya, şimdi düşünün bakın hak vericeksiniz bana..
Ortalama bir insan ömrü haydin diyelim 70 yıl!
Bu 70 yılın, zaten kafadan 17 senesini aklın başında olmadan yaşıyorsun, hayır öyle hızlı geciyor ki deyyuz sanırsın ki arkasından kovalayan var..
17'den sonra tam a-ha oldu olacak derken, 20'lerin başında 'başına ugrayan aklın' bu sefer de telaşa kapılmaya başlıyor; -lan ben önümüzdeki 40 sene boyunca nasıl bir hayat yaşıycam diye?!' bir sürü ara gazı var bu işin;

- İyi bir işin olmalı(!) ara gazı; -ee tabi insangiller olarak biz, seviyoruz öyle lüküs şeyleri binelim gidelim, gezelim, görelim Facebook'a koyalım, @ yazıp devamında ST. Tropez filan yazalım ee bu da baban Bill Gates degilse, ya bilegine bakıyor, ya şansına yada ahlaksızlıgına. Ardından başlıyor ummalı bir calışma, iyi bir iş bulucan hemencecik kimseler sana; gel, buyur agam paşam ayagı cekemez ki ama..

- iyi bir evlilik(!) ara gazı; efenim ara gazlardan biri olan bu unsar öyle geniş bir konu ki; sen, ben, Sıdıka teyze, Hamdi dayı, Zülfükar enişte filan bir araya gelip aylarca üzerinde tartışsak bir olurunu bulup 'a-handa oldu, diyemeyiz zira işin icinde iş var..
Bi kere, her b.ka maydonoz olan, 20sinden sonra başına ugrayan akıl var, mantık var.. -hayır ne demeye girdin ki sen buraya zira bu iş kalp işiydi hani?!!
*Yok efenim, senin ellerin kadar kalbin, ayran budalası haliyle nerdennnn bilecek aşkı da, sececek sana dogru eşi diye, orda öyle gulyabani gibi bekler duruyor..
Bir kere, huyu huyuna denk olucak; davul bile dengi dengine olucak, boyu boyuna posu posuna, egitimi egitime, titiri titirine derken bir bakmışsın sen, hayatına yandaş degil baya klonunu arıyorsun yapma etme paşam, hepsicigi sart mı bunların Allah icin?!
Sadece, aşık olsak da domates yetiştirsek olmuyor mu Bodrum taraflarında? Sen salatayı yap aslanlar gibi, o da tutsun kocaman leyregi denizden alsın gelsin iste yok annem bee nerdeeee..
Hayır, bu mesele, ciddi ciddi mesele ya! yarısını aklın basında olmadan yasadıgın hayatın belki de en 'fena' hatası bu 'yanlıs evlılıkler..'
Bence, evlilik olayı kökten manyaklık ciddiyim, bazen durup dusunuyorum hangi insan evladı, 'gercekten' sevemedıgı surece elin -adamıyla-kızıyla, gece yatagın yarısından fazlasını kaplayacak olan kısmında senınle uyusun?!!
Manyak mısın sen, halı saha gibi yatagın olucak ee, gel baba yarısında sen yat! Bak hala, buna kafa yoruyorsam benim evlilik olayını kafamda cozmem cıddı mesele, zaman ve felsefe gerektırır..
Ama, o birşeye yaramayan 'aşk' hayatına girdiyse eger, tek kişilik olsun ister sanırım yatagın.. tek kişi olsun ama yanında biri olsun..
Sabahları, zombi gibi olurum ben sırf konusmamak icin -konustugumda sinirli oldugumdan agzımdan kopukler cıkmasın- dıye dırek agzıma Nutella kasıgını sokarım, uyanıncaya kadar da oyle evın ıcınde gezerım -sankı dun geceden evde bır degısıklık var mı dıye suzmek amacım- ayrıca, küllüyen yalan o dizilerde oynayan hatunların durumu, hayır baya baya şike var, her cücük beyinli şimdi Catorline gibi hatun istiycek sabahın köründe yanında ama gel gör ki, hatunların hepsi sabahlar, Fatmagul'un yengesi tipinde ve modunda..
Eger ki; sen birinin seni bu halde görmesinden kork,muyorsan 'biraber hic durma, Bodrum'dan ev al, 2 donum bostan hemen yerles ve evlen..' derim ben..
Neyse, efenim bu konu cok su goturur diger ara gazı unsurlarına bakalım..

-Hayırlı evlatcılar yetiştirmelisin ara gazı; şimdi bu mesele icinde Sıdıka teyze, Zülfükar enişteyi yayına baglamakta fayda var, hayatta en sevdigim seydir belki de 'bebek..' ciddiyim, 50cmlık, sümügü akan, pis pasaklı, onu bunu deviren.. bayılırım -işin tuhaf tarafı eger cok istersem ondan da cocuk olabiliyorum hala- en azından, bunun masumiyetle ilgisi yok!!
Lakin, gel gor ki.. Benim cocugumun olma düşüncesi beni gerim gerim geriyor ya, elinkini sevmek kolay 2 3 aguucuk yap aglayınca;
-annesiii!!!!!!
Cocugunun olması demek, senin olmuş olman demek bence..
Öyle, karnın kocaman olucak canın mango cekicek kocaya işkence he he, o sultanlık anca 9 ay sürer ondan sonra, senınle omur boyu olucak 'başka bir insan' olucak demek hayatında.
Herşeyden önce o gelicek..
Altına yapıcak, bosver şimdi dip boyasını bebegin altı degısmesı gerekli durumudur bu..
Lakin ne yalan söylim, deli kızım, yarım akıllıyım belki ama icten ice, minicik bir el istiyorum hayatımda sanırım artık.. 'hist, dostlar aramızda!..'

Sayılacak yazılacak daha milyon tane ara gazı bulurdum ben size ama benim derdim başka..
Ömür dedigin sadece 70 senecik..
Zamanı ben hep,liseden sonrası icin hesaplıyorum hayatımda; ben, 2004 mezunuyum sene olmuş, 2011 Eylul! daha yeni Ocak'tı hani?!
Öyle hızlı ki herşey..
Öyle değişken, öyle günlük, öyle taze ki..
70 seneniz var, inanın 69 yaşında sadece 69 gün yaşamış gibi hissedeceksinizdir lakin istemeyin, 69 gün sonra, bir sandelyenin üzerinde;

-Keşke, o olsaydı be demeyi..
Sadece, 69 gününüz var..
Gaza gelmeyin, hele ki 'ara gazlara' asla gelmeyin.. : )
Cünkü işin daha tuhafı, bazen 69 gün bile olmayabiliyor..

SevgiLer,
hLy'..

Pazartesi, Eylül 12

Hayat sadece bir nefes..

Herşeyin normalden birazcık daha anormal oldugu bir hafta sonu gecirdim..
İlk defa yaşlandıgımı -bu kadar yüzüme vurularak- hissettim..
Masum olmadıgımızı, en azından artık olamıyacagımızı da ilk defa hissettim, hepsi icin ayrı ayrı uzun uzun düşündüm aslında.. Dogru olmasa hissetmezdim belki de, yaşlanmaktan hic korkmadım, hatta yarısı beyazlar icinde yüzen saclarımı bile, sadece istiyor diye zorla boyatıyorum, Allah bilyor ya lakin, masumiyet işte o icimi acıttı..
Sahiden acıttı..
Kime göre bu masumiyet?
Benim bildigim yada hissettigim masumiyet insanın sadece gözlerinde olur, öyle vakti zamanı gelince elinden alınan birsey mi ki bu? Sanırım yanılıyorum, vakti zamanı gelince genclik gibi bu da elinden alınıyormuş..
17 yaşında degilim..
Kafamın bir yerinde kavak yelleri de esmiyor artık..
Aslında, oturup yazmayı cok cok özlememe ramen, yazamıyorum bile..
Cogu şeyi yaparken, yaşarken ' dogru mu? 'vakti mi?' diye düşünmekten ne yaşadıgımı, nasıl yaşadıgımı anlamıyor hale bile geldim sayılır..
Herşeyin normalden birazcık daha tuhaf olarak gecirilen hafta sonunda, 'en tuhaf an'ı ise, uzun zamandır hissettigim ama bir türlü kafamda 'ya acep ben seni nereye koysam' diye bilemedigim bir an oldu hali hazırda, gecmişe yazdım bile..
Allah bagışlarsa, 2 tane aslan oldu hep yanımda.. biri daha tay aslan ama aslan; bir tanesi hep benimdi.. Cocukluk arkadaşım o benim cünkü..
En son kaza yaptıgımda, 20'li yaşlarda filandım sanıyorum, araba ile takla atmıştım cok korktum ama hic ölücegimden degil, salt bir bicimde canımın acıma korkusuydu..
Dün yine aynı yolda, aynı yerden az ilerde 3 kardeş gecenin bir yarısı, kocamannn, direksiyonda yarı uykulu bir tırın altında kalıyorduk 3müzde..
İlk aklıma;
Arka araba bulunan, kücügüm geldi henüz 18'ine girmesine 1 hafta olan dogdugunda kucagıma verilen minik elli kepce kulaklı kücük oglum geldi.. ya ona birsey olsaydı henüz 17 yasında, daha yapması gereken milyonlarca hatası var onun, cekmesi gereken kalp agrıları var..
Sonra yanımda ki geldi..
Oyun arkadaşım olan..
Birlikte 3 sene ana baba olmadan gecirdigim sancılı 3 yılın, yandaşı..
Öyle korkmuştu ki..
Sonra evdekiler geldi aklıma.. Babam.. Annem..
Hızla frene asılmamızdan mıdır bilmiyorum ama kalbim cok sızladı, böyle hanı gondola binersiniz de yukardan aşagıya sizi bıraktıklarında kalbiniz ezilir öyle hissettim..
5 sene önce, ben onların cocuklarıydım belki ama şimdi onlar benım cocuklarım..
Haberim olmadan, yanında biri olmadan 2side şurdan şuraya gideme-z-ler gidemezler cünkü korkuyorum, son 5-10 aydır onları her gördügümde sanki son kez görüyormuşum gibi sarılmalarım, öpücüklere bogup nefessiz bırakmalarım salakca geliyormuş onlara lakin öyle hissediyorum.. o kocaman, elma yanaklı olmadan rahat hissedemem ben aslında hic birsey hissetemem ya neyse..
Kücücük bir 'an' da bir sürü sorunun cevabını buldu hem zihnim hem kalbim..
Herkesin, kendine ait yaşaması gereken nefesi var.. Hakkı olan kadar, ona verilmiş olan kadar dokunmamak lazım kimyalarına, düzenlerine vazgecmek lazım bir yerde belki de..
Sessiz olurum, görmez, bilmez, anlamaz..
Lakin, dedigim gibi dokunmamak lazım insanların kimyasına, ellemek lazım hakkı olan nefeslerini kendi bildikler istedikleri şekilde yaşamak istemelerini anlamak lazım gele bazen, taşımak yerine, bırakıp hangi yöne isterlerse yürüdüklerini görmek, arkada kalanlara yeterLidir..

sevgiLer,
hLy

Çarşamba, Ağustos 31

1 erkek ve 1 kadın..

Nefret ediyorum tatıl yapmaktan resmen, bunyeme ters benım sanırım ya 48 saat yattıktan sonra saga sola sataşmaya baslamam an meselesi oluyor..
Allah’tan tv dıye bırseyın ıcadı ve Kemal Sunal gıbı bır efsane var yoksa, ınanın cekılcek dert su tatıl olayı..
2 gun yapıyoruz ya zaten, bana gore devlet Pazartesı’lerı de opsıyonel olarak degerlendırsın, dınlemedıyse, gelme kanunu cıksın –benım bu tuhaf projelerımı satmak ıcın bır ıktıdar bulmam gereklı sanırım-

Neysem efenım, sevgili aile 4’lumle bırlıkte, -sankı hıc yesıl gormemıs gıbı- Sapanca’ya kadar geldık..
Odadan cıkıcagım yok lakın, babamda bılıyor bılmesıne ama bır umut olsa gerek;
-bak dogaya ne guzel, yururuz dımı bı tanem?! Demeyı de ıhtmal etmedı.. –koca gobeklı, taytsız kahramanım o benım.. : )

Neyse, gundem konusu bayram degıl.. Bayram gormedım bıle ya; anne baba- dede- nıne amca opmesı bıle bızım ıcın kapsamlı bır bayramlasma sayılıyor cunku 80 kişilik nufuslu koy var ulkemde; benım aılem o kadar zaten..
Sıkıntıdan maıllerı okurum, elin Cin’lisi ne bılsın şeker bayramını da dıye aldım geldım Allah’tan yanıma..
Öylesine dolanırken; okuyacak seyler buldum, okudum.. okudum; baktım mıllet gıttıklerı tatıl yorelerını @’leş mi diye? : )
Tv’de bırsey yok..
Sonra aldım elıme sazı..
Ya, Bismillah..
En kolayıdır ınsan ıcın oturdugu yerden yazması.. kendı rahatlıgımdan bılıyorum, oturuyorum ve yazıyorum kıme ne?! Yazıyorum ıste..
Birini sevmek, birini sevmeyi bilmek onun ıcın bırseyler yapmak.. ‘tam benlıktır yada, evet! Ben cok yaptım ama okuzler anlamadı demeyecegim.' Birini seviyorsam ben, seviyorumdur.. kulu kolesı olurum ben onun ıcın, butun hayatımı bır gece de gerıde bırakır arkasından gıderım gerekırse..
Ellerımle bakarım ona, ellerimle temizlerim yatıcagı yeri gerekirse, yaptım dıye de bır kere ‘yaptım demem’ demedım!
Sessiz kızımdır ben, 1,75 boya, cır cır konusurum belkı ama deli gibi utanırım ben..
Kendımden bıle saklarım; hıssettıgımı dusundugumu, herseyımı kendıme soyledıgım an, b.ku yedıgım andır cunku..
Uzaklara gıdıyor, dıye gunlerce agladım.. Nereye gıttıgını bıldıgımde, azda olsa rahatladım.
Dur simdi, bu sevgı ve sevgılı yazısı olucaktı dımı? Evet, konudan sasmayalım..
Bır kadın, sevıyorsa gercekten sever ve hıc bır kadın, seneler harcadıgı, eskı pusku bıle ona aıt olandan kolay kolay vazgecmez..
Gecıyorsa, canı gercekten cok yanmıstır..
Bır erkek ıcın, her zaman en kolayıdır, yurursun ve gıdersın..
Neymıs efendım, fılmlerde kı gıbı kız ‘once’ sana kosmaya baslasın sende o an don ve ona dogru kosmaya basla..
Lakın ‘once’ kızın kosması sart!
Bır kız arkadan sadece bakıyorsa, koşamadıgı icindir..
Kadınlar, ayrılık anlarında genelde en kotu anları dusunur; agladıgı anları, kavgaları, gurultulerı..
Ayrılıktan sonra kı ‘krızler’de ıse; genelde ıyı anlar gelır aklına..
Ama bır kadın, asla unutmaz..
Asla..
Her anı, her replıgı hatırlar bazen..
Soruyorsa, ıster kı; o da hatırlasın..
Erkekler, sevdıklerın de gudulerıyle severler.. oylesıne sevmek gıbı; takım tutar gıbı!! Kazandı, super.. kaybettı; s.ktır be ama yıne de takım, tutuyoruz ıste kardesım.. gıbıdır onların askı..
Kadınlar, kalplerı ıle sever aklı ıle sever..
Hıc bır kadın, okuz yada salak degıldır bence, sevdıgı adamın kotu yanlarını gormesı, bılmesı aylar alır onun ıcın, sadece aylar.. yıllar degıl..
Onları bılerek severler cogu zaman, ‘degıscek’ dıye tesellı ederek seveler..
Ama severler..
Ve kadınlar, gıttıklerınde bır kere gıderler, gercekten gıderler..
Arkasından baksa da, canı yansa da, sadece bır kere gıderler..
Anne’dır bir kere kadın cocukları, kucuk ogluları gıbı severler; karsısında olanı..
Hangı anne, evladı yanında olmasa bıle ne yaptıgını bilmez, ona dua edip; sadece dua’larıyla bile olsa; yanında oldugunu hıssetmez?!
Farklıdır, sevgı kavramı kadın ve erkek icin..
Kadın, birseye tutku ıle yaklaşıyorsa bilin ki; cocuktur o an sonra; ellerine barbie bebek versen, kendi bebegi sanıcak kadar cocukcadır onun sevgısı..
Kadın sadece sever..
Erkek, sadece..

Cuma, Ağustos 19

İstenmeyen tüyLer..

Yaz ayları geldı ya, amma cok gorur olduk bız epilasyon reklamlarını..
Istemeyen tuylerınızden kurtulun bacılarrrrrrrr!!
Kıme gore ıstenmeyen?
Kısın soyle bır tane duzenlı agda yaptıran kadını.. hadı hadı! :D

Ramazan epey yordu bu sene benı..
Rabbım'e cok sukur, genc yasta; Umre'ye gıtmeyı nasıp ettı bu sene bana..
Oyle gıden, LV başortulu ablamlar, teyzemler gibi bakmadan duruma sadece sunu demek ıstıyorum;
herkez ıcın elımden geldıgı, dılımın dondugu kadarıyla dua ettım..
Isım ısım ettım..
ya yok, bana etmemıstır dıyebıleceklere bıle ettım..
Elımde kocaman bır lıste ıle, kabe'yı gorene kadar kaldırmadım basımı; gordugumde nefesım kesıldı, yutkunamadım..
Zor ıle olsa, herkez ıcın dua ettım.. Rabbım kabul etsın..
Rabbım, ısteyen herkesi oraları gormeyı; Kabe'nın onunde namaz kılmayı nasip etsin insallah..

21.yy'da insan sevdigi insana nasıl ulasamaz cok merak edıyorum ya, resmen ates yakasım var benım..
'huuuu huuuu huuuhhuuu ben ıyyım ve senı merak edıyorum'
Tuhaf..
Sevmedım ben bu ıgrenc surecı..
Gecsın gıtsın ıstıyorum bı an once..

Bırde, kıskandım ben ya..
Wallahı..
Merak ettım.. Kım ola kı o?
Guluyor, gulumsuyor fılan..

Ozlemısım ama ofiste olmayı, seviyorum buraya gizlenmeyi sanırım ya butun vaktımı burda gecırmeyı..
Biz bir zamanlar, saat 17:15'te oruc acıyorduk dımı ya? :D
aylar var, sinemaya gıtmedım ben daha bu hafta sonu yanlız demeyı dusunuyorum bu olayı sanırım; Ben, susamıs halım ve fılm uclusu olarak..
O kadar cok seyı ozluyorum kı.. Bazen ben bıle sasıyorum kendıme 'nıye' dıye..
Karda, yurumeyeli seneler oluyor..
Nargıle ıcmeyelı epey..
Salak salak gezınmeyelı de cok oluyor..
Of..
Neyse, i need go back to my rush again.

sevgiler,
hLy'..

Çarşamba, Temmuz 6

lookin' forward!

Hani böyle arka arkaya bir sürü kelime söylemek istersin de,
Yanında kimse yoktur söyLemeyemezsin..
O kadar yakının da degiLdir; anlayamacagından korkarsın anlatamazsın..
Bogazına kadar gelir bir sürü şey; bir tükürükle karışıp yutkunursun bütün heceLeri..
Sürekli arada, sürekli arafta..
Yorgunluktan, huysuzluktan bile artık yoruLmuş halde..
Sadece, kücük bir an belkide..
Kücücük..
Bütün soruLarıma istemiyorum artık cevap..
Bana lazım olan bir tane sadece..
Insan kendınden, yoruLur mu acaba?
Kücük bir an sadece..
Minicik..
Gercek oLmasa bile kücük bir ana ihtiyacım var benim..

Cuma, Haziran 10

HayaLLerimi yıktın poLat ya!

Kurtlar vadisini en son izledigim de; bir tane baron, yüzü değişmiş bir adam, yüzü değişse de fayda etmeyecek bir adam daha, bir de Elif kız vardı..
Bahsettigim zamanlar taa ben üniversite zamanlarında İngiltere'de okuyorken..
Öyle dizi fanatigi tiplerden de degilimdir ben..
İzlemem hic, izleyince bir salaklaşıyorum ki sormayın gitsin..
Neysem; dün -nasıl olduysa- eve erken gidip yataga uzanıp elimde kumanda eglenıyorken rasgeldim Kurtlar Vadisine, adının sonunda 'Pusu' eklemişler hemde sezon finaliymiş..
Merak kesildim az biraz; yüzü değişse de birşeye yaramayan Memati karakteri orda benim izledigim bir dönemde adam bagımlıydı ya!
Polat orda..
Elif kız ölmüştü zaten..
Sonra izlerken; bir tane kızcagız gordum oralarda ben..
Takılmadım fazla ama, izliyoruz filan..
Belli oda hukukgillerde pek güzel sayılmayan vasatın biraz üstü bir abla hukukçu ciddiyeti filan var üstelik ELif kadarda sırın değil..
Dedim herhalde yapımcılar iyice erkek muhabetine dondü bu dizi diye kadın yancik karakterler eklemişler diziye malum; sex sells!
Alışagelmis bir vaziyette her bölümden hatırladığım kız kulesi sahnesi vardı dizide ve benim koptuğum sahne..
Gecmisini seven adam..
Onu özleyen seven adam tam karşımda elinde incebelli bardakta çay iciyordu fonda 'Elif' türküsü eşliğinde..

Kocaman umutlarım yeşerdi bı anda..
Adam unutmamış kadınını orda bir sekilde yaşatıyor belli ki..
Elif başlangıç demek.. Herseyin bası demek, söyleyen görünmeyen, okunmayan ama hep orda olan demek..
Görmüyor okumuyor ama orda olduğunu biliyor dedim içimden, helal olsun 1.70 rocky böyle kocaman bir askı hala yasıyorsun demeyi de ihmal etmedim dedim ki, kız geldi..
Bankta Elif'in yerine salına salına oturdu..
Ama kızın adı Elif değil..
Polat'im kesin yüz vermez, atar basından ananda şimdi derken..
Kızı öptü..
Kız onu değil o kızı öptü..
Elimde kumanda, gözlerimin önünde dizi bile olsa, kocaman askların bile yerinin dolduğunu zamanla başka bir tende başka bir ruhla hayat bulduğuna şahit oluyordum.
Tuhaf ben izlemem bile bu diziyi ama canım yandı! Çok yandı hemde..
O kız sana asikti be manyak herif, senin yüzünden sue allen gibi alkolik oldu, senin yüzünden oldu diye başladım söylenmeye,.
Sen tut o bankta, başka bir kızı op! İyi bok yedin salak seni ya!
Demek koyabiliyor insan bir baskasını baskasının yerine..
Dizi bile olsa hayallerimi yıktın Polat ya.. Sen ki, bu dizi alemin de askına en Sadık kalan esasoglandin sen bile unuttun Elif'i..
Tadım kaçtı..
Değiştirdim kanalı..
Kalbim de kirildi, Elif kızı düşündüm..
Demek ki, herkezin Elif'inin tükendiği bir ani oluyor hayatında..
Yazamadim bir kelime daha.. Tükendi benim de bütün 'Elif'lerim bir anda..
Sevgiler..
hLy'..

Salı, Haziran 7

Egom; benden büyük..

.. Freud'un sözüyle ego şahlanmış bir at üzerindeki şovalye gibidir.. diye yazıyor bu Vikipedi. Herkezin agzında; yıllardır duyarım bu 'EGO' lafını yenisini gelişkinleri türedi bir zaman sonrada;'Egomanyak' 'Egoist' daha acıklayıcı olsun diyedir herhalde ama ciddi ciddi Google'a girip; Vikipedi'den baktım, ne halt bu diye..Şemasını bile yapmışlar.. Bilincaltı-üsttü pozisyon pozisyon maşallah.. Süper ego, az süper olan ego, ego'sunu egosundan büyük olan egolar.. Ne bok -afferdersiniz- şimdi bu ego?! Kendimi bu konuda hic hesaba cekmedim sanırım, -cektim mi? Cektiysem bile kesin haffifletici nedenler bulmuşumdur.
Aslına bakarsanız, 2-3 sene öncesine kadar varlıgından bile haberdar degildim ya o ayrı.. Ne zaman ki, hayatımı bir gece de değiştirip üzerine 2,5 yıl ekledim.. 23 yaşına kadar yaşadıgım herşeyi de cöpe attım sanırım..Birde derler ya;
Sen anlamazsın..
Sen bilmezsin nasıl oldugunu filan..
Bana attan düşmenin acısını düşmüş birini getirin o anlar olayı vardır ya hani.. Kusura bakma Nasrettin hocam bu sefer caktın işte.. Dışardan baktıgında, atın adamı niye attıgını; adamın o atta ne işi vardı, attı da iyi mi oldu yoksa kötü mü oldu daha iyi anlıyor sankim bu insan evladı.. Ego'sunun kendinden büyük olan insanları da böyle anlıyorsun -önce anlamıyorsun ama sonra anlıyorsun- wallahi bak.. Egom, konusunda cok şükür hic bir sıkıntım olmadı..Öyle cok şımarık büyütmedim insallah..
Hep 'cool'du arkadaş..
Zira, günün sonunda herşey onun ellerinde bittigi icin kalan 'insancıkları' seyretmek hep biraz keyif vermiştir bana..
Bakın şimdi, yukarda ki cümlenin de aslında pek doygun egomun ürünü degil..
Gercekten..
Şaşkınlıkla ilgili..
En büyük kahramanım; kümesin icinde 'ben horuzum duy bak bunu tavuk sende duydun mu cücük diye gezinirse; yazık ona; o horoz degil sadece iri bir tavuktur.. der hep.. Gücü zaten elinde tutan; göstermek, birine bunu ıspatmalamak zorunda hissediyorsa; onun adına 'güc' degil; 'gücsüzlük' denir.. Bu durumda budur zaten.. O yuzden; uzaktan baktıgında;
he-he, bak ben yaptım ya kime ne yaptım görün ey ahali diyenler..
Komiksiniz,
Egoist degil..

Perşembe, Haziran 2

..




Ne kıl iştir, ulaşılabiliyorken; ulaşamamak..

Kafam cok atık bu duruma bu araLar.. Bak yine geLdi akLıma..

Sahiden cok basitce ya..

Dilendigin gibi, ulaşıLır ol..

Ama diledigin gibi ulaşama..

oLmaz kı ama..




Cumartesi, Mayıs 28

tu n'es pas un ange..

Kim bilir ne kadar cok insan bu soruya bu cevap aramıştır..
Kim bilir, kac dilde bu soru sorulmustur..
'Where the hell of this fucking true Love?!!'
Ugruna milyonlarca şarkı yazılan efsane gercek 'aşk..'
Nerde bu aşk?
Kimde? Kim yaşadıysa, bitirdi mi ki artık fazlası yok?!
'Hangi dilde olursa olsun, icinde atan bir kalbe sahip her insan bir aşk sarkısını tanır ve anlar diye bir öbek yazı okumustum..
Fonda, Edith Piaf var butun cumartesi ogleden sonra mı bu kaldırım sercesını dınleyerek gecırdıkten sonra aynı ritimle yazmak gerekti sanırım..
Nerde bu aşk?!..
En sevdigim şeydir, durup uzun bir nefes almak..
Etrafı sadece seyretmek, kalabalıktan uzak kalabalıga ait olmak..
Ne şirin şeydir, metroda gözleri kapatıp 'tıkırdıyan' hızlı adımlara duymak..
Ne tuhaf bir histir, buz gibi havada dondurma ile yürümek..
İcinden cıglık cıglık şarkı soylemek..
Bütün hafta sonunu film izleyerek gecirmek..
Gerilmeden, germeden istenmedigini hissetmek birinin yanında olabilmek..
Orta okulda aşk, dedikleri sey platonik..
Lisede aşk dedikleri şey; genclik..
Üniversite yılların da aşk dedikleri sey, karmaşık..
Daha sonra nasıl gectıgını bir turlu cozemedigin zamanlar da aşk, mantıktır..
Sonuc olarak hic birinin başında 'gercek' yoktur..
Yada birinin başında 'gercek' oldugunda, gerisi tamamen yoktur..
Ve aşkı şarkılarda bulmak dedikleri olay..
Kim ne derse desin var sanırım öyle birsey bir şarkıda aşkı aramak icin o dili bilmek gerekmez..
Müzikte aşk gibi evrensel sanırım..
Aaa, bu arada..
Şu 'gercek aşk' yoktur diyenlere soylenecek bir sozum var..
Dinledigin şarkı, seni şu saniyeden alıp gecmişte ufacık bir ana götürüyorsa; bir yerlerde bir zaman 'gercek' bir sey yasanmıştır..
Ben degil; fonda sadece 'Jonny, tu n'es pas un ange - Jonny, you are not a angel- kısmını anladıgım bir şarkı soyluyor bunu..
Melek degıldin belki ama kanatların vardı..
Tesekkur ederım,
hLy..

Cuma, Mayıs 6

Nedir bu cicek aLma oLayı?!!


Oldum olası, sevemedim ben cicek oLayını..
Ota boka, cicek alınca sevinen kızLar vardır ya;


-ayoL benim aşkım bana senede sadece 1 defa acan bilmem ne orkidesinden almış..
*o da Laf mı Allah aşkına benim ki, merdivenLeri döşemiş.
** ay, yok kızım sizinki de sevgili mi yapmayın, bana 3 dönüm gül bahcesi aLmıs..

Bir aklı selim insan soyleyebilir mi bana bu kız milletinde ki 'sevgilim bana cicek aldı' sevincinin acıklamasını?!
Sahiden..
Oturdum, düsündüm de.. Kız olmama ramen bende bile bir akla mantıga sıgan bir tarafı yok bu manasız sevincin.. Demek ki olan icin var..Bir kere kardeşim gülerim ben ya, elinde cicekle dolaşan erkege.. ne o oyle part-time bahcıvan mısın ki sen??

-ı, yok.. az önce seni bilmem bizim karşı komsunun 17lık cıtır kızıyla aldattım vıcdanım kaldırdı cicek aldım affet benı emı??
*aaaaa askım benım ya.. kıyamam vicdan yapmıs!!

Bütün kızlar mı cıcek gorunce yelkenlerı suya ındırır kı?!Cicek alma mevzusu da; cok sık 'Seni seviyorum' denmesi gibi anlamsızlaşır sanıyorum..

-Aşkım, sana cıcek aldım.. Bak!
*Aradık ama dimi seni gelirken, salataya marul al diye?!! Ne salatası yapıcam ben şimdi misafirlere?!! algısına döner bir zaman sonra..

Seni seviyorum demekte öyle..
-Seni seviyorum..
*Bende aşkım..
-Seni seviyorum demiştim dimi?
*Bende seni seviyorum..
-Seni ne kadar sevdigimi söyledim mi ben sana?!!
*Baydın sanki azıcık hı?
-Evet, evet şimdi fark ettim ama seni seviyorum.. : )

Yok, boyle bir durum ya.. Bizimkiler, -anne,baba- hic soyledıklerını duymadım 'Seni seviyorum' cümle öbegini.. Ama 26 senenin verdigi bakış sanrım ki anlatıyor, 'Seni, ne kadar seviyorum biliyorsun' demeyi.. Bir gecmiş paylaşmak, bir gelecek planlamak icin yeterli midir bilmiyorum ama iyi bir referanstır sanıyorum ki.. Cünkü insan sanırım gecmişiyle yaşar..
Hatırlar mısın.. cümlesini; 'hayal ediyorum' cümlesinden daha cok kullanıyor insanlar.. Dikkatli bakın anlarsınız.. Cünkü gecmiş, hatalı yanlış noksan veya üzücü bile olsa; atlaşmıssınızdır ve bitmiştir.. Korku degildir gelecek gibi, sadece gecmiştir; artık 'anıdır'.. O yüzden insanoglu güvendigi kelimeleri söyler; pişman bile olsa gecmiş yaşanmıstır ve hata bile olsa aynı hatalar tekrar yapılası degildir onlar icin..

Konu cicek alma olayıydı sahi..
He evet, cicek alınacaksa sanırım ben gibi bir kıza.. Bu olsa olsa, aycicekleri ve papatyalar olur..
Aycicekler güzeldir, dingindir bir kere.. söz dinler, sadıktır güneş nereye dönse, sızlanmadan, bıkmadan usanmadan yüzünü oraya cevirir.. sessizce, onu yakmasını bekler.. Papatyalarda güzeldir mesela.. Onlarda masumdur.. Kırılgandır, narindir.. Sevmeye bile ürker insan..

Şu varki; ne 2sine de benziyorum ne 2sinden başka birseye..
Hayırlısı..
SevgiLer..
hLy'..


Cumartesi, Nisan 30

bekLemek..

Yaşıma göre, hatırı sayılır beklemeler yaşadım ben..
Kücükken babamı bekledim camların önünde günlerce belki de..
'yaşın, kücük bekle' diyenlere inat büyümeyi bekledim yıllarca..
Havaalanları da bekledim 3 sene boyunca.. (tamam, genellikle gec kaldım ama bir keresinde uyumuştum bile.. )
Okulu bitirmeyi bekledim, hayallerim icin..
Okulu bitirdim, ögrenmeyi bekledim..
Hayallerim icin hala bekliyorum da, bu muydu diye sormaya bile başladım hayal ettiklerim..
Gidenlerin gelmesini, biten arkadaşlıkların geri gelmesini bekledim yıllarca..
Bir telefon bile bekledigim olmuştur benim aylarca..
Bir itiraf..
Bir iltifat bile bekledigimi biliyorum..
Kodum da, sabır olmasa bile sabırlı olmayı beklerken ögrenebilirsin..
Yutkunmayı, konuşmanın zamanının bile beklemeyi bile ögrenirsin..
Beklemek hayatımın her anında vardı ben hissetmesem de vardı..
Aslında herkesin hayatında beklemek, fark etse de etmese de var..
Birini yıllarca beklersin..
Gelsin diye beklersin..
'Belki, bir gün..' diye beklersin..
İcin dolup, taşsa bile beklersin bazen sessiz sessiz beklemek zorundasındır..
Bazen de, öylesine beklersin..
ya gelmez, beklersin..
ya gelir, beklersin..
hLy’..

Salı, Şubat 15

the Office space..

Saat, 19:30pm..
Hala, ofisteyim..
Kücük masam, dosyalar.. Ürünler..
Team, Nantong, GTIG..
Ve, biliyorum bu zehri aldıktan sonra Rabbim uzun ömür verirse, burdayım..
Berbat bi eş, kötü arkadaş.. hepsi olabilirim, belki hepsiyim..
Üsttü tamamen beyazlamış saclar..
Akmış rimeller..
Excel tablosundan şişmiş gözler..
Sana güvenen bir baba..
Kocaman bir hırs..
Evet, sectigim yol bu; gösterdikleri hayat bu..
Tuhaf, sevimli, hırslı, keyifli..
Hepsi bu..

p.s. : Ve eve muhtemel gidiş saati; 22:45pm.
SevgiLLerLe..
hLy'..

Pazar, Şubat 6

aşk tesadüfLeri sever..

Denemesi bedava, izlemesi işkence 'Kutsallıgı batasıca Dracoola' dan sonra Allah var, korka korka giriyorum begendigi filmlere.. -yalansa, yalan de!! :D
Hayır, o filme girip 2. yarısına kadar niye bekledik onu bile anlamıyorum ki..
Bak şimdi, komik sahne geliyooooo, geliyo..
*Hı?
Gelemedi..
E, cıksak hı artık?!!
Gel gelelim, romantiktir şudur budur diye gittik biz 'Aşk tesadüfleri sever' filmine..
Böyle ikili ilişki filmlerinde cok başarısız deneyimlerim olmuştur benim..
Örn. icin bakınız;

Titanic; anne-baba-kız cocukları 3lüsü yaşım daha 14'u görmeden gittigimiz güzide filmde millet aglarken babayla;
-Baba bak, abuww abuwww yamuldu gemi diye konuşmaları..

Neydi; hani Teymen aga'nın bir dizisi vardı adını unuttum bak sımdı.. Filmini yaptıklar sonraları..
he-heeee.. Basmalı konak!!
Filmde, kızın kafadan o kadar kan nasıl geldi diye düşünürken millet aglıyordu.. : )
Aklıma geldi bak şimdi..
: )
Neyse..
Ne yalan söylim yaş aldıkça mıdır nedir ben pek bir duygusala bagladım ya..
Baya baya, aglıyorum..
Birader de sagolsun, basmış dramı, vermiş aşkı.. yapıştır..
Senaryo güzel..
Oyuncular süper..
Dogallıkları, utangaclıkları, cocuklugun üzerlerinde bıraktıkları etkiyi yansıtmaları pek bir yakışmış..
Şu varki, ayrıntı seven biri olarak öncelikle tebrik etmek isterim;
-Filmde; Özgür karakterinin annesini oynayan; Şebnem Sönmez ve Deniz'in annesi hele o -resimleri bir bir yaktıgı sahnede donmuş gözleri ile bize bakarken; kim bilir kac kişi hissetmiştir 'Evet, en az bende senin kadar gecmişi yakmak istiyorum bazen' diye bize bakan; Ayda Aksel'i.. Gercekten, az öz ve doruklar da bir oyunculuktu..
Altan Erkekli ve Hüseyin Avni -ayrı gayrı olmasın- zira, beni tek aglatabilen sahne Altan Erkekli'nin eski bir teybe kayıt ettikleri sözlerdi ve gercekten haklıdır;
'Önemli olan, cerceven degil icine koydugun resimdir..'
Bunun dışında, kız yerim seni güccük deniz.. ne tatlısın sen öle ya.. : )
Uzun zamandır, izlemişligimiz yoktu böyle bir güzel bir filmi ama uzun zamandır; deli gibi takipcisi olduk biz bu Türk filmlerinin.. : )
Aşkın ne sevdigini bilmem ama.. tesadüflerinin yakıştıgı kesin..
Sonradan beyincigime düştü soru; onca sene sahiden birbirlerine bu kadar yakın insanlar, dokunamaz mı birbirlerine?!
Aşkın, ne kadarı tesadüf ne kadarı planlıdır sizce?
Zamanla olgunlaşmasını bekler kimi insan aşkın, sonra adına aşk der..
Yada, bir döşede sizi bulması icin bekleyen bir aşk vardır bazen..

Ve ve, unutmadan söylemek isterim ki.. O müzikler neydi öyle?!! Yok mudur bir albumu filan cıksa da alsak;
Björk'e ait oldugunu sonradan cakozladıgım 'bachelorette' şarkısın üzerinde Müslüm Gürses'in okugu bir şarkı var orda.. Bayıldım, bayıldım..
Yedim gitti; tebrik ederim Müslüm baba -bknız; 'bir gün herkez Müslümcü olucaktır.'
Film, 5 para etmeseydi bile inanın bu müziklerle kurtarır..
Filmin yönetmeni Ömer Faruk Sorak'a mini mini minnacık bir tavsiye;
-Ne olursun, yapıcaksan aşk filmi yap.. Lüffen lüffen, zira biz hic sevemedik seni; Yahşi Batı'da..

Efenim; aşk tesadüfleri seviyor olamaz mı? Ola-bilir.. : )
İyi seyirler..
hLy'..