Cuma, Ekim 21

öLüm öLüm dedigin nedir ki güLüm..

Uzun zaman beklemek gerekti bu yazıyı yazma cesaretini bulabilmek icin kendimde acıkcası, gercekten gerekti..
İcimde olgunlaştırmam, korktugumu kabul etmem icin bile zamanım olması gerektigine inandım belki de kabul etmedim korktugumu fakat 24 Mehmetcigim'in şehit haberlerini gözlerimi 1 dk bile kısmadan, her fotografa uzun uzun bakıp, gözlerim şişene kadar agladıgımda, anladım ki; korkuyorum anladım ki, kabul ediyorum artık..
24 tane vatan evladı, cogu henuz 21 yaşında..
Kimisinin, 1 ay sonra dügünü olacak..
Kimisin, evladı henüz yeni tay tay yıllarında..
Kimisi, 34 gün sonra baba ocagında olacaktı..


Allah'ım, ne kadar canım yandı kim bilir.. Biliyorum, ateş düştügü yeri yakar, eminim o ana, baba, eş gibi yanamaz bagrım belki ama gercekten migdemin icinde 2 gündür, tam bebegin anne karnında oldugu yer acıyor, hocam;
- Evladına birşey oldugunda, annenin tam bebegin rahimde durdugu yer acır demesinin sebebi bu olsa gerek..
Düşünsenize, 9 ay karnımda bir erkek evlat taşıyacagım..
Dünyaya minicik elleriyle kollarıyla, kocaman alık bakışlara gelecek..
Tırnagının bir ucuna degecek zarar icin, tel tel saclarım beyazlıyacak ama benim oglumu, kim icin, hangi amaç ugruna oldugu bile muallakta olan insan müsvetteleri öldürecek!
Hiç tanıyor mu oysa benim oglumu?
Bir bilse, o ne kadar iyi evlat oldu bana annesini hic üzmedi, yüzümü hic kara cıkartmadı benim..
Rabbim, geride kalanlara yardım etsin, sabır eylesin inşallah..

Ölüm; aklımın hep bir ucunda bir kenarında öylece yıllardır durdu cok sallamadıgım seneler de oldu, hatta ergenlik yıllarında herkez der ya; '-lan ölsem de kurtursam..' dedigim bile olmuştur..
Fakat ne zaman, ben 'oldum..' benim 'kayıplarım' yada benim 'kaybedeceklerim' oldu..
İşte ölüm, öylece cöktü hayatımın ortasına..
Ölüm hic hep, Rabbim benim canımı sevdiklerimden önce al ki, onların yoklugunu görmeyim diye dua ederek geciştirdim..
Lakin, ben atlamışım..
Bütünü görebilme yetisi olduguna hep inandigim bu kızın, atladıgı kocaman bir boşluk varmış şimdi karşında öylece ona bakan..

Bir gün, ölecegim..
Rabbim, bana bir nefes bicti ve o süre doldugunda bütün bu hayal ettiklerim, arkadasından yıllar beri koştudugum herşeyin sonu gelmiş olacak yanımda sadece amellerim, bana edilen dualar ve eşimin, ailemin rızası olacak..
Aldıgım haklar da gelecek benimle bi bi.. Gözlerimin önünde..
Haklarımı alanlarda, orda olacak benimle.. Ben tam onların gözlerinin önünde..
Sadece bu kadarı olacak..

Fakat korkuyorum..
Gercekten korkuyorum..
Her gece yastıga başımı koydugumda, ölümü düşünmek beni; hergün ölmekten daha cok korkutuyor..
Benim daha, söylemek istedigim bir sürü şeyim var..

Sevdigim adama 'seni seviyorum..' diyemeden ölmekten, onun ölmesinden korkuyorum..
Anneme, babama ve ilerde olacak olan anne, babama; daha sizin icin yapmam gereken şeyler var, daha size cok ihtiyacım var, sizinle olmak istiyorum daha diyemeden, onları canımın icine soka soka sevemeden ölmekten, Allah korusun onların beni yanlız bırakmasından korkuyorum..
Kardeşlerimin daha bebeklerini sevemeden, daha yanımda 2 aslan var diye boylarına poslarına bakıp; kalbimin yumuşasına müsadem bile olmadan gitmelerinden korkuyorum..
Uzakta olana, söylecek onca sözüm varken.. Beni 'yine' bırakıp gitmesinden, en acı olanı da daha ona söyleceklerimi dinlemeden; ondan gitmekten korkuyorum..
Henüz dogması muhtemel olmayan, 1 kızım ve 1 ogluma sarılamadan, kavuşamadan, ilk adımlarını görmeden gitmekten, daha ilk adımda beni yanlız bırakmalarından korkuyorum bu korku beni yiyip bitiyor hemde..
Öyle, ölüm ölüm dedigin nedir ki gülüm demekle olmuyor bu işler; ölmek ölen icin, dönülmez son belli ki lakin, yarım bıraktıkların ne olacak arkanda?
Söyleyecegin sözler, duyacagın cümleler..
Yaptıgın hataları düzeltmek icin, yeni sayfalar..
Korkuyorum, öyle böcekten korkmak gibi degil baya; 5 yaşındaki bir cocugun karanlık korkması gibi korkuyorum, öylesine caresiz korkuyorum..
Rabbim, sana sıgınıyorum..
Rabbim, sana yalvarıyorum..
Ya icimde ki bu korkuyu al..
Ya, yapmak istediklerim bana güc, sabır ihsan eyle..
Yada, onları benden; benden önce alma..
Amin..


Pazartesi, Ekim 17

Her ayrılık bir kapı önünde başlar..

Hatırladıgım, unuttum, hatırlamak icin kalbimi beynimi zorladıgım bütün ayrılıklar, kapı önünde başladı benim icin..Bir kapının önünde, 2 kişi.. Sarılan, sarılamayan 2 insan..Şaşkın, bitkin, kelimelerini yol boyunca koridora sacmış 2 insan..
Oturma odasına herşey, sakindir kız icin başına gelecegi bildigi icin duruma hazırladıgı icin, diktir sakindir..
Öylece koridor boyunca yürümek, bir an önce o koridor bitsin, olsun yaşansın herşey der icinden..
Konuşan herşey konuşulmuş, bütün iyi dilekler dilenmiş, akrep yelkovandan bir tık daha atmıştır kendini..
Vakit geldiginde, kız arkadan yürür..
Seneleri sayar..
1, 2, 3.. diye diye..
Agzından cıkan her kelimeye öyle dikkat etmesi gerekirir ki; ya o anın büyüsünden kaynaklıdır yada bogazını iyice sıkan kelimelerden olsa gerek..
Ve kapı önüne gelindiginde, herşey daha bir agırlaşır gibi olur ortamdaki hava agırlaşır, gözlerde biriken, az sonra akıcak şey agırlaşır herşey agırlaşır..
Tuhaf ama aynen böyle olur..
Son bir kere bakılır, karşındakine..
Belki biraz daha siner kapının arkasına herşey, saklanmak gibi olsa gerek..
Yine aklında, yıllar..
Gelecek olanların korkusu, gecmiş olanların güvenli halleri..
Ve bir kere daha, bakılır..
Her seferinde, 'son kez' bakarken, her son, bir sondur aslında..
O an geldiginde, aklında ne yıllar kalır; ne bunun bir son oldugu..
Hani uzun zaman görmemiş de, özlemiş gibi bir sarılmadır bu; son degilde kavuşma gibidir; aglamak bile sevinctenmiş aslında gibi yaşanır..
Ayrılıklar, kapı önünde başlamaz da biter gibi hisseder insan..
Nefesin kesilir, sen sessizleşirsin ve artık o kocaman cam yoktur bırakırsın kendini, hüzsün kocaman boşluga rahatca icin aglamak istiyorsa bu andır, aglarsın..
Zaman cekilir, kücülür, ufalanır.. Kavuştugun gibi sarılman, gelecek icin yatırımdır aslında o bilindik koku sonuna kadar dolar cigerlerine, malum bir daha duymayacaksındır nasılsa..
Ve, yine karşında..
Gözleri boş.. Bomboş..
Sanki sen degilmişsin arkasında bıraktıgı, sırtı dönük sana adımlar, büyük büyük..
Sen hala, aynı kapının önünde..
Her ayrılık bir kapı önünde başlar ve biter..
Bitti işte o an..
Usulca kapatırsın kapıyı, kalbin gibi..
Ah birde, o duvarın dibi olmasa dizlerini cöküp, kıvrılıp aglarak uyuyakaldıgın..
Her ayrılık bir kapı önünde başlar ve biter..
Sen kapıyı kapatırsın ve o gider..

hLy'..

Pazartesi, Ekim 10

pırrr..

Yaz dogumluyum ben..
Agustos'un en sıcak günlerinde, annemin karnında ki hortumlara veda edip yeryüzünde nefes almaya başlamışım..
Sene 1986..
Aylardan Agustos ayın, 20'si..
Aslan burcunun son günü, Başak'a bir gün kala..
Kimine göre, inanılmaz benzerim burcuma, uyuzmuş az birazcık Aslan burcları..
Kimine göre de, alakam yok..
Ama bence, biraz da olsa andırıyorum.. - o kadar ayna düşkünü degilimdir ama-
Bütün bu tezatlar icinde, belki de en tezat olanı nefret ederim ben yaz aylarından gercekten sevmiyorum..
Bir kere, hic anlamıyorum sabah 9:00 akşam 17:00 mesai yapar gibi güneşin altında malak gibi yatanları ya beni 15 dk. tutamazsın o güneşin altında -gerci dursam ne fayda hayatımda hic yanık tenli olmadım ki ben- sürekli sarap içsem, bogazımdan akarken görülecek bir tenle gezdim yada es kaza sadece 'kırmızı, güneş yanıgı oldum.'
Sonra deniz böcügü gibi bütün gün suda duran tipleri de anlamıyorum ki, hele ki tuzlu suda bir kere agzıma yüzüme kacıyor benim, canımı acıtıyor.
Hadi havuz iyidir ama onun icinde ekip olması lazım.. : )
Hayatımda cok kere oyle cok keyifle havuza girmedim, belki 1 yada 2dir sayısı..
3 kulac atar sonra cıkarım :)
Cok şükür ki, kocaman kavurucu bir yazı dün yagan yagmurla birlikte geride bıraktıgımızı anladım.. :)
Nihayet..
Yagmur, berekettir temizliktir herşeyden önce yagan her yagmurda, dünya da hali hazırda bulunan kötülüklerin pisliklerin camura karışıp yok olucagına ınanırım ben..
Ayrıca yagmur, merhamettir bence Rabbin, kullarına ihsan ettigi sonsuz merhamettin göstergesidir..
En sevdigim mevsimde, Sonbahar'dır benim..
Etraf, safran rengine bürünür, güneş daha bir kızıl batmaya başlar sanki..
Ufak ufak, caktırmadan sogmaya başlar hava..
Önce, pijamanın altı giyilir, sonra battaniye alınır üstte.. ufak ufak yorgana gelir sıra..
Ayrı güzeldir Eylül..
En sevdigim, en degerli ayımdır..
Toprak kokar bi kere Eylül..
Romantik aydır da hınzır.. : )
Lakin, icim titer benim her Eylül ayı geldiginde; böyle icim acır gibi olur...
Bu Sonbahar'da, önce ellerimin ucları üşümeye başlar hafiften, sonra ilk cıkan rüzgarda burnumun ucunu hissetmem zira, hemen kızarır, üşür..
Geceleri ayakları ısıtmakta dert olur, kalıp gibi sadece ısıtılmış yere bagımlı kalma zamanı gelmiş demektir artık..
İzlenecek filmlerinde zamanı gelmiş olsa gerek..
Gecirmesi gereken süreler de var artık, hayatımda..
Hele ki özlediklerim, belki de en başta..
Bir Sonbahar daha..
Kimisini üzer belki ama ben seviyorum bu havaları..
İyi geliyor, ruhuma..
Belki, bir lütuf'um daha olur yaşamam gereken..
Olmadı, canımız sagolsun..
Yeter ki, iyi olalım, iyi olsun herkezLer..
Uysal be, bu kız bu sonbahar'da.. : )