Çarşamba, Aralık 19

bye 2012! :D

Hly’s newyear..





Ocak 2012 ile Aralık 2012 arası nasıl gecti inanın hic bir fikrim yok..

Ciddiyim, ben ora bi yerlerde hafif kayıp, hafif böle bir dangalak oldum sonra koleksiyondu kıştı filan derken böle yine bir sürü montu, trikoyu, non-denimi görünce dibim düştü kendime geldi..
Aslında bakarsanız, ben bu sene nasıl gecti pek onuda anlamadım..

Yanı gözümü actıgımda Ocak başıydı, sonra bi ara ben bahar derken, hoppp ramazan ve kış yüklemesi ek sipariş, yeni sistem PLM derken.. Kasım olmuş haberim olmadı.
Sancılı, yorucu, keyifli, komik, eglenceli, stresli bir sene gecirdim hafif..
Yılın en buyuk olayı sanırım, benden kucuk sıpayı bır melekte evlendırmek oldu, onun bır kucugu ınanılmaz ama unıversıteyı yazandı, ben terfi aldım bole bır sürü zaten kalabalık olan başıma eklendi yuzlerce şey ama cok keyif aldım hepsinden..
Bol bol calıstım sanırım bu sene gecen 4 seneden farksız hıc bırsey yapmadım..

Beni, ben oldugum icin seven insanlar oldugunu ögrendim..
Senenin sonuna dogru hormonlarıma birseyler oldu, sivilce bile yaptım!

Yeni başlangıclar ekledim hayatıma, derin temiz taze nefesler verip aldım hatta bazen cok derin cok keyifli nefesler aldım, nefessiz kaldım..

Güzel insanlar tanıdım, bir sürü cin’li, BD’li Hint’li, Tunus’lu arkadaşlarım oldu cok eglendim..
Derinden abla oldugumu 2 erkegin annesi oldugumu hissettim annelik bana bir yerden sonra öyle cok uzak degilmişim gibi geldi..

Ögrendim ki, ben 2 olamazmışım.. tek’mişim ben! Ben’mişim..
Dünya daha bir kücüldü bu sene, bir sürü yeni yer gördüm; Kore’ye gittim, Tokyo’yu gördüm kücük insanların dev binaları arasında gezindim, nezaket ögrendim.

Beklemenin, bünyeme ters oldugumu anladım bekleyemecegime söz verdim sizede tavsiye ederim halen güzel iki eliniz, koşabilen iki bacagınız, görebilen renkli gözleriniz, güzel dudaklarınız varsa; dokunun, koşun, görün, konuşun o an yapın bunu sonra migdenizde bir sürü kramp oluyor biliyor muydunuz?

Dünya bile bu sene bir sürü şey gördü, Zenci başkan görevde kaldı, Alman kadın Avrupa’ya hükmetti, İngiltere’de ögrenciler ayaklandı, ortadogu daha bir karıştı Mısır’da secim oldu tutmadı, Esat cozuttu Tayyip agam kızdı, CHP’de meger ne seks düşkünü varmış millet ögrendi..
Polita hic durmadı sanki..
Bütün devletler gergindi..
Partnerler değişti, dünyanın şekli kücüldü daha sıkışık oldu sanki..
Türkiye’de zor bir sene gecirdi..
Bir sürü yeni ögretmen atanamadı, bir sürü genc evladımızı topraga verdik( bu konu hakkında aslında bir gün kalbim el verirse uzun uzun yazmak istiyorum lakin ayarıma birşey olur diye korkuyorum)
Bir sürü Paşa’yı alıp götürdüler, hapse attılar..
Enver dede ortada kaldı..
Türkiye bozulmuş bagırsaklarını temizledi dedi kimi, kimi böle iş mi olur baba dedi durdu..
Kamer Genc’ten hic ses alamadık, ne oldu ona?
Tayyip amcam, 2071 hedefi koydu anlattı dinleyen oldu, dinlemeyen oldu..
Hükümet bile bu sene hep bir keyifsizdi.

Benim silivcem niye gecmiyor ya??
Onun dışında, ne güzel şarkılar dinledim var ya ben bu sene Adele diye bir abla iyi ki var, Maroon5 vardı bütün sene baştan sardım herhalde..
Türkiye Neşat Ertaş’ı kaybetti.. üzüldük!
Moda bu sene asker oldu, Khaki girdi hayatımıza, kumaşları karıştırdık bu sene deriyi trikoyla, dokumayı örmeyle sevdik.
Kızlar artık sarısın olmaktan vazgecti (cok şükür ki)
Benim kaşlar oldu bessame!
Zanotti’nin kış koleksiyonu beni benden aldı, cok cok uzaklara götürdü!
Mcqueen, Prada ve Marc jabocs, Balenciaga bana göre sınıf atlamıştır..
Gucci’nin sanırım en vasat koleksiyonunu izledik!

Onun dışında, Aziz abi cıktı hapisten..
Alex artık yok..
Kocaman bir lekesi var Fener’in bana göre..
Gördügüm en salak best model of Turkey’i izledim.. Allah’ım neydi öyle memesiz ablaların meme yarışı.
Ivana Sert türkcesini genişletti..
Dizilere bu sene, Sherlock ve Shamless katıldı iyide oldu buram buram İngiliz koktu heryer..

Gülmekten altıma ettigim bir sürü yorucu ama keyifli şey yaptım ben bu sene..
Derbi macları izledim, salak kızlara cok güldüm, salak erkeklere daha fazla güldüm..
Su tüketimim hakkında düşünmeye karar verdim yoksa bir gün arabada bana oturacak yer kalmayacak..
İnsanlar ne tuhafmış onu ögrendim..
Hatta, insan olmayan bile ne tuhafmış onu ögrendim..

Dogdugun ana, eger ki iyiyse kadın ve erkek fark etmez senden bir ‘insan’ bir ‘evlat’ bir ‘kadın’ bir ‘erkek’ yetiştirebiliyorken eger anada 5 para etmiyorsa; sen 3 kuruşluk degilsin onu fark ettim..

Bir insanın, sevildiginde gercekten hissettigi gibi sevilmedigini gercek olmadıgını hissettigini de ögrendim; bu ugurda affedersin ama götünü kaldırıp tek bir adım bile atmadıgını Allah’ın sana bu müsadeyi etmedigini ögrendim..
Rab’in, aldıklarına karşılık verdiklerinin daha güzel oldugunu, daha eşsiz oldugunu gördüm bizzat şükürler ettim sevdim, sevindim cok sevindim..

Geçmişinde sana dokunan ne varsa, aslında geleceginde olması gerektigini anladım..
Gecmişinde sana dokunmayan ne varsa, ‘tecrube ettim’ ve şimdi istemiyorum demeyi bunu anlamayı ögrendim..
Cok agladıgım bir sene gecirdim..
Babamın dizlerinin üzerinde, icimi ceke ceke agladıgım saatlerden sonra ona bakarken; nedensiz aglamadıgımı anladım biri sizi sevecekse, böyle sevsin dedim icimden..
Hedeflerim oldu kocaman..
Standart’larım oldu ‘bu kadar..’ : )

Israr etmekle ilgili hala bir yerlerde kayıp veriyorum; bazen düşünüyorum ya Rabb’im bana sorarsa neden ısrar etmedin, ugraşmadın, neden caba vermedin diye bazen de diyorum ki; olması gereken zaten sen engel olmak istesen de oluyor o sebeble ne bu ısrar diye..
Umarım sene cözerim bu kaybımı..

Hayır’dan cok Evet demeyi sevmek istedigim bir sene gecirmeyi diliyorum acıkcası..
Daha az gergin oldugum, daha cok sinemaya gittigim daha cok temiz havada yürüdügüm, yarım bıraktıgım anahtarlık, film ve kartpostal icin daha cok caba sarfettigim bir sene gecirmek istiyorum..
Hala olmak istiyorum bu sene..
Hatta, sebebli sebepsiz yere birine yemek yapmak, bir konuda uzun uzun tartışmak, keyifle konuşmak, ciddiye alıp dinlemek istiyorum bu sene..
2013, eger ki Maya’lar haksızsa, güzel gecsin istiyorum..
Umre’ye gitmek istiyorum..
Yarım bıraktıgım dualarım var benim, onları tamamlamak istiyorum..
Eger sizinde icinde böyle karman corman bir 2012 olduysa, 2013 icin güzel şeyler dileyin baktıgınız olmuyor 2014 yılı geldiginde agzını burnunu kırarız, 2013’ün ama şimdilik, güzel şeyler isteyin emi??
Bol balonlu, bol sevimli, bir sene gecerin oldu mu?

Sevgiler,
hly’s.

Salı, Nisan 24

pişt!






Hayatta hep, kücük seylerı sevdim sanırım ben..
Kücük catı katı evler..
Tek kısılık yatak.. -gercı yasım ılerledıkce, alı samı'yen gıbı bır yatak aramıyor degıl ınsan-
Buyuk bır porsıyon yemegı bıle bıteremem ben tek basıma o yuzden kı hep baskalarından az az otlanmayı severım : )
Kücük bir aile..


Hatta olucaksa, hıc buyumeyen hep 50cm kalıcak olan bebeklerım fılan..
Yasım buyudukce, ben ıyıce kuculur durumda hıssedıyorum bazen kendımı lakin hayatım buyuyor o korkunc ıste.. Eskıden olsa, bir kutu fantayla bıle acayıp sevındırık olabılıyordum -aslında sımdı tek bır mercı cıkolata ıcın bıle olebılırım ama- 'dıyet replıklerı-
Olaylar kocaman buyuyor o korkunc..
Kontrol manyagı oldugum gercegını kabul edelı edey bır zaman oluyor, oyle kı temmuz ayında yuklenmesı planlanan urunler ıcın bıle uretıcılerı gecenın 1'ınde arayıp kumasları ın house ettınız mı dıye sorabılecek kadar abartabılıyorum bazen..
Gecen gun 13 yasından berı yazdıgım gunlerın hepsını doktum ortaya butun satırlarını tek tek okudum, onları yazan kızı hıc tanımıyor olmam da ayrıca tuhaf geldı bana.. Cıddıyım..
Baya 13 yasımdan 26 yasına kadar tuttugum gunluklerde kı kızı aslında hıc tanımıyormusum ben..
Aslında mevzu su;
13 yasımdan-16 yasıma kadar ortalama butun gunluklerımde; dua kıtaplarına sıgmayacak kadar cok dua etmısım acayıp hemde..
16 yasımdan- 21'e kadar olanlarda ıse, kafayı resmen kılo'ya takmısım hatta bır yerde yakalanmısım..
Mezun olup, ıse basladıgımdan bu yana yazdıgım butun gunluklerde, hayatım kocaman olmaya baslamıs ama ben daha bır kucuk seyler ıstemısım..
Ozetle;
Hırsı kocaman olan kızın, ıc dunyası kuculmus hatta kucucuk kalmıs..
Komık, gurultucu, tuhaf bırı olmusum acıkcası..
Azdan bıraz sınırlı, fazla aglak ve kırılgan da hayret bunu hıc olmam sanıyordum : ) Luffen, demıyorum cok fazla..
Azdan bıraz fazlada sukur edıyorum..
Bır suru sey ozluyorum..
Gercekten cok ozluyorum..


sevgıler,
hLy's.

Çarşamba, Şubat 22

etme..

''Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme..''

duydum ki, kacıyorsun.. etme!

Pazar, Şubat 19

since1453..



İnanılmaz yorucu, kocaman bir haftanın son günü, beynim saat 7:00 kalk ve işe git derken ruhum; yataktan kopamadıgı icin; Cuma'dan başlayıp rüya gibi 3 gün gecirdim..
Nasıl iyi geldi, nasıl iyi geldi :) oh oh düşünsenize birde bunun 1 haftalık hallerini yaşasam.. o-la la!!!

Neyse efenim gelelim asıl konuya hic vakit kaybetmeden;
17 milyon tl harcandı, gelmiş gecmiş en iyi türk filmi, bizzat şahit oldugum hiç bir yerde seans kalmadı olayı da cabası da derken, Fetih 1453 filmine kemikleşmiş kadrom olan; anne baba ve güccük sıpa 4'lüsü olarak Pazar günü gidebildik..

Film hakkında hic vakit kaybetmeden, öz eleştiri olarak başlamak isterim;

* Bir kere oyunculuk berbattı, hayır tamam burnu benzesin, aman jön kart olmasın diye diye buldugunuz Fatih bu mudur; yani cok kötü degildi belki ama yinede bilmem böyle ben hiddetlenince, karşımda devleşen bir sultan gör-e-medim, gerci Allah var; hayranı oldugum Akşemsettin icin bulunan oyuncuya nazaran kesinlikle iyiydi o nasıl bir Akşemsettin'dir ya o kadar para harcadın da; dogru dürüst bir cast ajansı mı bulamadın mı diye sorarlar adama sayın Aksoy?
*Fatih'in bana göre, bir deha oldugunun kanıtı olan gemileri karadan yürütme olayı; sanki normal her sahil güvenlikte olan bir olaymış gibi basitce ve hızlıca anlatılmış, isterdim ki; daha bir özenle anlatılsın bizde 'way anasına ceddim benim diye gururlanalım..'
*Fatih abim, bir senorya yazmadıgına göre; cag atıp kapatan bu olayı; sanki evetttttt papa şimdi;

'.. bu topraklarda, katonik külahı görmektense; müslüman sarıgı görmeyi tercih ederim' hadi bi söyle de şeklinde, dan dan yapmak yerine; azıcık örseydin be hikayeyi bro olmaz mıydı? anlatabildim mi ne dedigimi merak icindeyim şuan?
*Hasan'ın bir kere, öyle bir ilişkisi hic olmadı, Allah icin tarih filmi yapıyorsunuz, belgesel niteligi taşıyor bu yapıt tamam halk sevsin diye de; 'sex sell' olayını katmasaydınız ne olurdu sankim??
*Mollo'lar konusunda, sanki hic yoklarmış gibi davranmaları da kötüydü; o adamlardır ki bana göre bir deha'yı; nadasta olgunlaştıran -azıcık, özen istedik!-
*Ayrıca, filmde kullanılan kıyafetleri de ben hic begenmedim yahu; vericen aslında züper süleyman'ın kıyafetlerini yapan ekibe en azından gözümüz; moda görürdü! : ) -kıllısını arayan insan modeli-

*Son olarak, fetihten sonra Ayasofya'ya giren Fatih Han'ın kucagına aldıgı kızı görünce; aklıma direk Bill Clinton abimizin burnuna dokunan velet geldi :) sanıyorum ki, saglım bir kopya olmuş -dudak kenarlarım, gülümsedi cünkü-

Aman cok biliyorsun sende diye daha cok 'cıx cıx''ladan hemencecik;birde oturup güzel tafarlarını göklere cıkartmak isterim kendimce;
*Öncelikle, evet milletce böyle bir filme ihtiyacımız vardı kabul nedir o sacma salak, Muhteşem yüzyıl gibi diziler filan, gercekten yapmayın etmeyin; bu adamlar birer halifeydi elinizi vicdanınıza koyun Allahsen ya hazinenin agzına kadar dolu oldugu, refah seviyesinin en yüksek oldugu, siyasi olarak bir fermanla 50 yıl Fransa'da dansın yasak edildigi bir dönemden bahsederken tarih; siz nasıl olurda Kanuni gibi; bir hükümdarı bütün gün sarayda Hürrem'in üzerinden inmeyen bir adam halinde yazar ve oynatırsınız.. el-insaf!! P.S. : bu konuda cok doluyum; zira 'ayy ben Süleyman'a sinir oluyorum..' diyen dizi fanatiklerden birinin agzını yüzünü kıracagım böyle giderse..
*Tarihimizle ilgili, böyle bir olayı arkama yaslanıp; iyi yada kötü olarak yoruma acık bile olsa izlemek gercekten cok gurur vericiydi :)
*Sevgili İbrahim Celikol; ben hLy's 25 yaşındayım, cok meşgul olmama ragmen seninle bir kahve icebilirim lütfen bana ulaş! Allah'ım cok pis aşık oldum, evet budur hayalimde büyütüp, yaşattıgım erkegin ete kemige bürünmüş hali budur; pis, kirli, hayt hayt bagıran, kesinlikle keskin kara gözleri filan derken.. budur!! -göbek olabilir, o kadar kasa gerek yokh! :) -
*Fatih'in Bizans kralı ile, kapı önünde laflamaları da ayrıca pek bir şekerdi ya, cok saglam koydu lafı cettim..
Kral : biz sizi sarayda agırlamak isterdik lakin cok kalabalık gelmişsiniz.
FSM : biz, sizi o sarayda agırlamaya geldik... -helal olsun derim!!

FSM'ye baktıkca, bir insanın nasıl olurda henuz 21 yaşındayken; oturdugu kocaman koltugu başına büyük gelmesi gereken kavugu; öylesine başarılı bir şekilde doldurdugunu görmek beni cok utandırdı acıkcası; o bizim surlarımızı yıkmak icin fizik, konuştuklarımızı anlamak icin latince, bizi anlamak icinde dinimizi ögrendi.. bu nasıl mümkün olabilir? 21 yaşında bir genç böylesine kısacık bir hayata bütün bunları nasıl sıgdırabilir? Nasıl bir babadan olma, nasıl mübarek bir anneden dogmalıdır ki, bu mümkün olabilsin..
Peygamberimizin bir hadisinin hürmetine, 21 yaşında yıkılamaz denen surları yıkmak, aşılamaz denen kapıları aşmak.. Rabbim herkese böyle bir iman nasip eylesin diye dua etmek geciyor icimden..


Filmin üzerinde daha fazla konusup izlemek isteyip seans bulamadıkları icin izleyemeyenleri daha fazla sıkmamak gerekli diye düşünüyorum : ) sonunu söylersem bozulmasınız herhalde? : )
Ve sanıyorum, şöyle bir bitiş yerinde olurdu;
...Gemilerin karada da yüzebileceğini sezmek, Mehmetlerden birini Fatih yapar!


Sevgilerle,
hLy's
































Cuma, Aralık 30

hLy's 2011!

Son 3 yıldır aralıksız olarak, yaptıgım ve facebook'tan ilettigim hLy's 2011 sene sonu kapanışını bu sene kücük bir farklılıkla, kamuya acıyorum.
2011..
Herşeyden önce, sanırım herkes icin cok karmaşık bir seneydi..
Kimi icin, eminim harika bir yıl olarak tarihe gecmiştir lakin, benim cok sabır cektigim, gecmişi cok özledigim, saclarıma aklardan ak begendigim tuhaf ic gıcıklayacı ve iyi yada kötü anlamlandıramadıgım bir seneydi 2011..

Ülke olarak acıkcası bu tanıma uygun bir yıl gecirdigimizi düşünüyorum..
Hep mi kötü derseniz, hayır hep kötü degildi bir sürü güzel şeyde yaşadım ben..
Birazcık daha büyüdüm, biraz daha oturdugum yeri genişlettim, doldurdum..
Sesim daha keskin daha net cıktı bu sene..
İstemiyorsam, istemiyorum demeyi ögredim..
İstediklerim icin savaşmayı ögrendim, emek vermeyi karşılıgını sabırla beklemeyi ögrendim bu sene..

Bir sürü güzel insan kazandım hayatımda; Aydan'ım oldu, Aycan hanım'ım oldu, Nilaycan girdi hayatıma, Caglar bey hoşgeldi, bir sürü güzel insana ailelerine gecindirmek icin iş imkanı tanıdım, gereksizler ayırdım hayatımdan; daha net cizgiler cizdim; mizacım daha bir oturdu bu sene sanki..

Dünyamda ki en önemli 2 ton ton bu sene cok eglendirdi beni.. Annem'le babamı bu sene daha bir tanır olur, anneme daha fazla benzedim; babamı keşfetmeyi ögrendim..

Güzel oldugumu hissettigim bir sene gecirdim, parmagımda 'bana hala cok büyük' geldigini düşünüp takamadıgım bir yüzügüm oldu; bir evet'im oldu bir davetim oldu; akşam namazını babama kıldıran biri oldu hayatımda..
Kardeşimi e-verdik bende gergin olan kıskanc baba figürüm elin kızının babasıyla dalga gecti -alıcaz kızını diye- hala olmama ramak kaldı sabırla bekliyorum.. : )
Gecmişi ziyaret ettim, pek güzeldi hala bıraktıgım yerde; aynı sevimlilikle orda oldugunu bilmek, kalbimi okşadı cok güzel vakit gecirdim, arka penceremde..
Uzun bir ayrılıgım oldu; yeni yıla sakladım kavuşmalarımı..
Yeni ülkeler gördüm, yeni şeyler keşfettim..
Niyetle; amel arasında farkı anladım bu sene, insan dedikleri şey karmaşık oldugu kadar, dingin; dingin oldugu kadar sonsuz ve büyüleyiciymiş onu keşfettim; kötü haset insanlarda gördüm; onlar icinde Rabbim'den şefaat ve iylik diledim, Rabbim yardımcıları olsun inşallah..
Hic bir şey icin vakit bulamadıgım, herşeyi kacırdıgım; durup nefes almakta zorlandıgım bir seneydi kabul; İspanyolca ögrenmeye kalktım; Plates'i hafif boşladım cok pişmanım ama 2012 icin umutluyum..

Güzel kitaplar okudum; Elif Şafak'ın İskender'i ile tanıştım; J. Parker'ın S.ktir git'ini devirdim; Pucca ile boş vakit gecirdim; İskender Pala'yı tanıma fırsatı buldum; Umberto Eco'dan Cirkinligi tarihi, Ben Fatih'i bir nefeste okuyup; Yılmaz Özdil'le isim, şehir, hayvan oynadım; İlber Ortaylı'yla tarih gölgesinde konuştuk bunlar daha aklıma gelen okudugumda iz bırakanlardı belli ki; boş vakitlerimi bu sene kütüphanemı doldurmak icin harcadım..

Buna karşılık kötü filmler izledim ben bu sene ya; Edward Norton'dan sogdugum; Stone filmi, Şafak Sezer'ın salak filmleri derken senenin son zamanında; Cagan Irmak renklendirdi bu sene beni sanıyorum ki ve unutmadan Oscar'ın sahibi 'Kekeme Kral'dı' vizyonun en iyisi..

Bu sene, herkezlerde bir renk hakimdi sanki, beyler bile portakal rengi pantolon giyip sokaga cıktılar; hanımların kaşlar Frida gibiydi; saclar Rihanna boyun gelip; renkleri de uctu kaçtı o igrenc beyaz göz farlarını cok şükür bu sene görmedik onun yerine; ok gibi renkli kirpikler girdi hayatımıza; yarasa kollar, ringelli bluzlar derken; heşey bir renkli oldu ki sormayın.. Ugg'ların bir üst versiyonu cıktı kızlarda kızılay dagılmış gibi hepsini gözümüze soktular, eminim ki bu sebebten dolayı cok ciftin yuvası yıkılmıştır..

Bu sene; cok kayıplar verdi dünya cok devrikler gördü..
Steve Job'u kaybetti insalıklık..
Kaddafi ölürken; 'ben sizin babanızım' demeyi unutmadı!
Mübarek gibi bir diktatörü devirdi Mısır.. (ya ben ölürüm o orda kalır diyordum ben ama)
Türkiye, Necmettin Erbakan'ı ugurladı son yolcuguna bu sene milyonlar onun icin yollara döküldü. Rabbim, rahmet eylesin..
İbrahim Tatlıses ölümden, evli olarak döndü -ben hala anlamadım ama-
Sene sonlarına dogru, Başbakanımızın annesini kaybettik Rabbim geride kalanlara saglık ihsan etsin..

Siyasi olarak, pek bir palazlandık biz bu sene ya..
2011 secimlerinden cok süpriz olmayan AKP koltugunu iyice güclendirerek durmak yok yola devam dedi..
Yeni bir kabine, yeni yüzler, renkli siyasetciler katıldı aramıza; bu seneyi Ahmet Davutoglu'na hayran olarak, Ali Babacan'ı tebrik ederek ve Milli Egitim bakanı Ömer Dincer'e kızarak gecirdim.
Melih Gökcek, Sarkozy'nin önünde suratına sakızdan balonlar yaptı..
İsrail'le 2. katip seviyesine gelinceye kadar küstük birbirimize..
Avrupa'ya, alın lan; hediye karikatürünüzü g.tünüze sokun demeyi de ihmal etmedik tabi ki..
Başbakan, kardeşi Suriye'nin kulaklarını bir güzel cekti arada..
Kılıctaroglu'nun gafları, Bahceli'nin pesküviti, yüksek matematik bilgisi derken edey renkli bir siyasi seneyi de geride bıraktık.

Bu sene futbolda durmadı..
GS sonunda, Fenerbahce'yi işin icinde şike olmadıgına yenebildigini fark etti..
Azize başkan'ı iceri aldılar giderken; 'ne yaptıysam, Fenerbahce icin yaptım' demeyi ihmal etmedi..
Sadece onu degil, ne kadar paşa varsa; hepsinide iceri aldılar kimine göre, Türkiye bagırsaklarını temizledi, kimine göre ise; Türkiye diktatörlerin eline gecti.

Bu sene sigaraya zam geldi..
Bu sene ÖTV vergileri fırladı..
İnternet özgürlügüm elimden alınıyor diye fitrelmeye karşı cıkan insanlar ayaklandı -lan önce bir dinleseydin be kardeşim neydi o- anladık ki; bilgi sahibi olmadan fikir sahibiyiz hala.
Bu sene milli gelir kişi başına 10.000$ buldu (yok diyenlere kücük bir hatırlatma basit matematikle; Türkiye'de ortalama calışanların maaşı bu sene 1000$ civarıydı; x12 yap :) oldu mu?)

Bu sene ayrıca; Bülent Erson Tarkan ile düet yaptı; dünya evine girdi boşandı üstüne de benden 2 yaş kücük cocukla ilişkisi bile var şu sıralar..
Yazık Türkiye cakma; Victoria- David'i olan; Arda ve Sinem'ini kaybetti Arda İspanya'ya gitti..
Carşamba'ları, öyle bir gecer zaman ki sonrası sendromları oluştu yabancı gelinler bir kere daha lanetlendi, Perşembe günü, Fatmagül'ün sucu neydi sorduk birbirimize..
Muhteşem yüzyıl'la tarihi tekrardan sacma salak bir bicimde ögrendik..
Cocuklar duymasın'daki Havuc'un şükür ki cep telefonu oldugunu gördük..
Arka sokaklar malesef bir sonraki sezonda var..
Orginalden bozma, umutsuz ev kadınları ile tanıştık tabi ki..
Hülya Avşar juri olarak hortladı hayatımızda..
Dexter'i hala izleyemedim -aklımda-

Bu kadar, yuvarlak dolandıktan sonra; kursagıma takılan olaylarda oldu güzel ülkemde..
24 tane aslan gibi evladımızı şehit verdik senenin sonuna dogru hala icimdedir, şehitlerin son resimleri..
Van'da deprem oldu ülkemin dogusu bir gecede yerle bir oldu, gördüm ki; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi bir milletiz ama zor zamanda biz '1'iz..

Bu kadar karmaşık seneden sonra, bu kızın hala 2012 icin bir sürü güzel umudu var acıkcası dünyası daha bir renklensin daha bir keyiflensin istiyor..
Bol bol dua etmek istiyor..
İnsanlara yardım etmek..
Daha az sinirlenmek, kimseyi kırmamaya dikkat etmek istiyor..
Bebek sevmek istiyor bu sene bu kız..
2011'de yapmak isteyip; aptallık edip yapamadıklarını yapmak icin, Rabbin'den saglık, sıhat, sabır istiyor..

Eger sizinde, 2011 yılınız kötü gectiyse, birlikte gitmeden agzını yüzünü kırar gelecek 2012 icinde,
-hııı bak kötü olursan; sanada böyle yaparız ha! demeyi unutmayız.. : )

Herkezin, kırmızı donuyla elinde hala ne b.ka yaradıgını kestirmedigim üfleyince uzayan şeeysi'yle birlikte, hindi yemekten catladıgı, bol bol eglendigi bir yılbaşı gecesi olur diye umut ediyorum..
Benim, yılbaşı gecesi icin karnımda yeni yeni oluşmaya başlayan kramplarım var zira..

İyi seneler..
Sevgiler,
hLy's..

Pazartesi, Kasım 28

Dedemin insanLarı..

Uzun zamandır, hic bu kadar agladıgımı hatırlamadıgım bir film izledim Pazar günü..
Filmden cok, aklımda kalbimde, zihnime ne varsa; hepsini torladım topladım agladım 1 film seans'ı boyunca; 1 kutu selpak mendil, 1 büyük boy cookie ve üstüne hayvan kadar büyüklükte cikolata soslu cilek yedim!
Bir yandan agladım, bir yerden yedim!
Sonra evde, niye o kadar yedin deli kız diye bir daha agladım! : )
Film'i ilk babam 2 hafta once gittigimiz bir seansta görmüştü; usta eleştirmen edası ile;
-Cücügüm, Cagan Irmak'ın yeni filmi gelmişse ona gidelim, adam kesin yine döktürmüştür dediginde 25 Kasım'da gelecek baba, geldiginde gideriz diye aklıma not ettim.
Dün niyahet gitme fırsatını bulduk.
Lakin, benim ne tuhaf bir annem var böyle ya; 2mizde niyetliydik dün; seans'ta 5'teydi girmeden önce atıştırmalık birseyler alalım dıye, doldurduk cantayı girdik filme buraya kadar normal..
Ne zaman ki, ışıklar kapandı etrafta göz gözü görmez oldu benim tonton valide başladı;


-Hülya, Derya'yı bir arasana tülleri atmayı unutmasın..
*Anne, etraf karanlık nerden bulayım şimdi telefonu?!
-Ara sen ara, cıkar simdi o..
* ?!!
5 dk sonra;

-Hülya, benim canım badem ici cekti 2 dk Malatya pazarından gidip alsana..
*Anne, 5 dk önce ordaydık niye istemedin ki?
-ee o zaman cekmiyordu ki şimdi cekti..
*peki annecim, ara gelsin alırım.
-Şimdi olsa?

-Hülya;
*efendim annecim?!! ^+%%%%^##
-Bu ayakkabı ayagımı sıktı sana verdigim büyük siyah canta nerde? ordan ayakkabımı versene.
*annecim, etraf karanlık; montum, benim cantam, senin cantan, babamın ceketi hepsi üzerimde zaten nasıl bulayım ben şimdi onu?
-Hadi bebegim benim, hadi annesini gülü.. bul bakem bi..
** Hanfendi, filmi izleyemiyorum sessiz olur musunuz?
*agzını yüzünü kırarım bak şimdi, keyiften yapmıyoruz ki tamam, biliyoruz ses yaptıgımız ama ne yapalım, -cocuk- amann annem durmuyor iste!
-hey kadın, ayagımız acıdı şurda ya.
*tamam, annecim filmi izle, hadi anne!

Resmen, filmin ilk yarısını yanımızda oturan 50 yaşında, aşırı solcu oldugu sacının cekilen fönünden belli teyze ile kavga ederek gecirdik.
Hayır, eger ben anneme cektiysem;
- 'hadi be, nerem şımarık benim..' dedigim herkezden cok cok özür diliyorum.. Ciddiyim..
Ay, ne zormuşuz be ana-kız biz!
Neyse, efenim gelelim filme..
Uzun zamandır hic bu kadar keyifle izledigim bir Ege filmi olmamıştı ilki icin bknz; İlk Aşk
Cetin Tekindor, resmen efsane hale gelmiş, o Av mevsimi'nindeki performansı resmen hikaye herif yardırmış.Parmaklarımı ısırdım, Rabbim sana da Şener Şen'e de cok uzun ömür versin inşallah..Bu filmden sonra, Cetin Tekindor artık benim icin ayrı bir klasmandır, orda degerlendirir..Keza, ben şu sıralar Ali Sunal'la evlenen ablanın adı neydi, onu da cok begendim karakter öyle tatlı oturmuş ki üstene..
Ve, cok tuhaftır..
Cıraklardan şivesi bozuk olan, minnicik elli velete bayıldım! Allah'ım adını sanını bilen var mı onun? Gidip böyle sıkılası yanaklarını sıkmak istedim film boyunca.. -artık ciddi anlamda evlatlık edinmeyi düşünmeyi başlayabilirim sanırım- o raddeye sonunda geldim zira! : )
Hikaye hakkında, bir ilk yapıp hic bir piclik yapmadan izlemek isteyenlere süpriz olsun diye sesimi cıkartmıyorum -bilin ki, zor duruyorum.-
1, 2 yer var..
1, 2 cümle..
Beyincigime takıldı sadece..
Film de gecen bir konuşma;
-Neden?!!
*Annem, 5 soru öbeginden belki de, en bilinmez olanı sormuştu ki? Kim, Nerde gibi soruların kesin elle tutulur bir yanıtı olabilir ama 'Neden?' sorusu öyle bagımsız ki..


Düşündüm de, dogru..
İnsanlar önce, en zor olanı soruyorlar..
Neden?!
Ve yıllarını, hic bulamayacakları bu cevap ugruna harclıyorlar..
Neden?!
Bir sürü cevabı olabilir bu sorunun..
Kime sorsan, o kadar cevabın olur ayrıca..
Neden bitti?
Neden gitti ki?
Neden olmadı?
Neden sevmedi?
Neden istemedi?
Neden daha cogu olmadı?
Neden, hak etmedim?
Neden, o oldu da ben olmadım?
Bir sürü Neden'li soruları var insanların..
Hic birine bir cevap veremem belki ama şunu biliyorum, bir şeyi sanırım ki biliyorum; mutlaka bir nedeni vardır, sadece dogrusunu secmeniz gerekiyor icinden..

Ee, tabi birde filmin adını alan; dedenin insanları var..
Herkezin insanları oldugu gibi..
Tahsin abinin insanları var..
Pakizesu teyzenin insanları var..
Hepimizin, icinde gizleyip sakladıgı, icinde pamuklara sardıgı, kimselere göstermedigi insanları ve onların hayat hikayeleri var..

Umutlar var..
Bir bir şişelere koyup, denizlere saldıgımız umutlar..
Birgün döner diye, bir cevap gelir diye bekledigimiz umutlar..

Ve sonlar,
Mutlu biten sonlar..
Hep, virgüle biten sonlar..
Hic bitmeyecek sonlar..
Mutsuz biten sonlar..
Ve biliyor musunuz, her son aglatır insanı..
Mutlu bitse bile aglarsanız, mutsuz bile aglarsınız..
Lakin, hic bitmeyen sonlar icin gözleriniz de hep, hazırda bir yaş biriktir orda yıllarca bekler..

a, evet ya..
Sabırlar..
Zülme sabır etmek, evlata sabır etmek..
Allah Taala’ nın belirttiği gibi:
“Sadece sabredenlere , mükafatları hesapsız ödenecektir.”(Zümer-10)
Sabır etmek, belki de; en zor sanır 'sabır' edileni olmalı aşka, sabretmek aşıga sabretmek gitmesin, bitmesin diye sabır etmek..
Rabbim, yardımcımız olsun..

Son olarak,
sabırla, neden diye sormadan; 'beklemek'
Ben en cok bekleyi seviyorum..
Uzun uzun bir camın önünde oturup, beklemek..
Sadece beklemek, seni üzmez beklemek..
Bir ömür beklemek..
Yıllarca beklemek..

dip-saygılı- ses- : Filmi mutlaka görün derim..

hLy'..

Çarşamba, Kasım 23

past continuous tense..

Hafta sonu, kapıyı kapattıp butun gun cıkmadım odamdan.. Oh, ne ıyı ettım! :D
Elimde tv kumandası koca bir tabak mandalina, cekirdek, cikolata 3lüsü ile tv cocugu oldum.. Flash Tv'nin izlenme rekoları kıran; 'ne cıkarsa bahtıma' 'gercegin pesinde' 'sinirli annem' Ahu Tuba'nın 'Yangın' filmi.. Türkan Soraylı, Ediz Hun'lu Tarık Akan'lı ve Hülya Kocyigit'li ne kadar film bulduysam izledim..
Arada, 'Bugun ne giysem'i de kacırmadım..
Kesin, evlensem ben işi gücü bırakır tv basında otura otura bebek sallayan bir tip olurum..
Türk filmlerinde ki bütün ortak senoryoları gozden gecırdım..
Capkın ve umarsız erkek Tarık Akan..
Düzgün, namuslu, güzel kız Türkan Soray..
Türkan Soray'a hasta kotu adam..


Bir suru kıtap karıstırdım, neler okuduguma baktım; duzenledım.. hemide yıllardır ısteyıp yapamadıgım seklıyle; alfabetık sıraya gore, sonra ebatları kotu gorundu gozume bozdum..
Eski gunluklerı karıstırdım, lıse yıllıgına baktım, lıse defterlerıme, notlarıma fılan bakındım oylece..
Lıse kıyafetlerım, 8 seneye ınat orda duruyorlar! Resmen atmamısım artı parantez; etek hala oluyor :)
Ayakkabılarımı duzeltım, temızledım kutularına guzel guzel yerlestım..
Bıraz Pakizesu'yu sevdım; birlikte 'cik'leyip form tuttuk..
Pazartesı maıl yagmuru olmasın dıye, gelen 300 tane maılı okumaya kalktım, sıkıldım bıraktım..
Eski olan ne varsa, yıgdım önüme;
Universite'den kalan yüzügüm, sweatım, kalın kalın ders cıktılarım, liseden kalma kravatım, defterlerim, Londra'da ki evimde yeni tasındıgımda hediye edilen; minik helkelciklerim -kedili olanın kedisinin kulagı kopmus onu duzeltım- tek tek temizledim hepsini yerine koydum.
Tugce'nin bende unuttugu kupeler..
Kızlarla, ilk gittigim sene yazdıgımız mailler..
Su'larla, gittigimiz Paris, İskocya seyehatın maillerde dönen check-in geyikleri..
Hocanın; wikipedi'den arakladıgım ödevin; 300 kelimelik maili; herif üşünmemiş kopyalamış yazıyı zamanında birde it; evime posta ile de yollamıştı.
Liseden kalan; kalem kutu-larım-, kalemlerim, 3 senede bitemeyen 7 ortalı; matematik, fizik, kimya defterim..
Takılarım, küpelerim,eskilerden kalan yüzük..

Amma cok şey yazarmışım lisede, ortaokulda..
Hele günlüklerimi okurken bir tuhaf oldu icim, böyle acıdı; sızladı..
Bilmem, şimdi deseler tarif et Hülya ne hissettin diye; inanın edemem..
Ben yaşadım mı, o güzel günleri?
Bitti mi yani, yok mu artık?
Nasıl birsey bu zaman dedıklerı boyle, 100 günü zor sayan insan nasıl tüketmiş 8 seneyi bir kalemde?
Anlamadım, kafama yatmadı, kalbim kaldırmadı hic birini..
Yine bir ürperti aldı icimi..
Korktum..
Gecmişe neden bu kadar baglıyım bilmiyorum..
Ama deseler bana, gelecek hic gelmeyecek; sen hep aynı gecmısı yasacaksın; sanıyorum kı 'evet ya, olur' derim..
Ciddi ciddi derim bunu..
Cıkamadım ben işin icinden, beceremedim yani..
Topladım bütün gecmişimin kutularını, özenle yerleştirdim anılarımı derdi toplu koydum yerine..

Sanırım, olmaları gereken yerdeler şimdi..
Kutularında, saygı ile yerleştirdigim özenli yerlerinde..
Ara ara, bakıp sevmek icin hep orda olacaklarını bilmek bile güzel..
Sevgiler,
hLy'..